500 Bin TL Yıllık Gelirle 1 Mayıs'ta Meydanlara Çıkıyorlar

1 Mayıs’ta yine Taksim savaşı yaşandı. Rakip sendika çıkarmama ve ‘ağa’lığa devam tavrıyla Türkiye’de sendikacılığı sendikalar bitirdi. Emeğin mücadelesi için meydandan önce yapılacak o kadar çok şey var ki;

Sendika ağaları, yeni “Toplu İş İlişkileri Yasa”sında sendikacılığı bitirme, ağalığa devam istediler ve oldu. TBMM’ye gelen tasarıdaki ülke barajının sıfır olmasına engel olup en az yüzde 3 olmasını istediler. Kendilerine rakip sendika olmasını, kurulmasını engellediler. Sonra da yüzde 3 oranının sadece eski sendikalar için yüzde 1’de kalmasını istediler. En sonunda da kendileri de yüzde 1’i geçemeyince, “Yasadan önce başvuranların yetkisi bakidir” dediler.

Hükümetin ve sermayenin de işine gelen bu durumda yeni yasa ile sendikalı işçi sayımızda artış olmayacak. Örgütsüz işçileri de sermaye sömürmeye devam edecek. Şimdi düşünün; mesela bir iş kolunda (tekstil olsun) SGK'ya kayıtlı 2 milyon işçi olsun ve sizler de yeni bir sendika kurmak istediğinizde bu 2 milyon işçinin en az 60 binini üye yapamazsanız ülke barajını aşamayacak ve işyerlerinde toplu sözleşme yapamayacaksınız. Ancak, eski kurulmuş sendika bu baraja tabi olmadığı için yetkili olacak. Ülke barajı tasarıdaki gibi sıfır olsaydı, işyerinizdeki işçi sayısının yarısından bir fazlasını yeni kuracağınız sendikaya üye yaptığınız an, işverenle masaya oturup toplu sözleşme yapma hakkınız olacaktı.

NOTER ŞARTI YOK AMA ÜYE DE YOK
Mevcut sendikaların, (var olan 11 milyon işçiden) sadece 1 milyona yakın üyesi var. Her üyeden de bir günlük yevmiyesi kadar aylık sendika aidatı alıyorlar. Ortalama işçi yevmiyesinin (çıplak) 50 lira olduğunu düşündüğümüzde yıllık gelirleri, 500 milyon lira. Bu hesaplamaya sendikaya üye olmaksızın dışarıdan dayanışma aidatı ödeyen işçilerin ödediği aidatlar dahil de değil. Görebildiğim kadarıyla yılda bir Taksim'de 1 Mayıs kutlanacak diye bir miktar bayrak ve bir miktar şapka-flamadan başka giderleri yok gibi. Ha bir de yönetim kurulu üye ve yöneticilerine ödenen aylıklar var. İşin enteresan tarafı, sendikalara üyelik için gösterilen en kötü uygulama olan noter şartı kaldırıldığı halde “Yeni üye kazanalım” dedikleri de yok.

‘AĞA'LIĞI ÖZETLEYEN 3 MADDELİK TABLO

1- Sendikalar, Toplu İş İlişkileri Yasası'nda yüzde 3 ülke barajına karşı çıkıp, sadece yeni kurulacak
sendikalar için geçerli olmasını kabul ettirdi.
2- Sendikaların aylık aidat geliri 500 milyon lirayı buluyor. Peki bu para yılda bir yapılan Taksim afiş-flaması dışında nereye harcanıyor?
3- Sendika yöneticilerinin maaşları 2.500 lira ile 5.000 lira arasında. Başkanlar arasında ise çeşitli makamlar toplandığında 25 bin lirayı bulan maaş alanlar var.

SADECE HAK-İŞ'İN MEYDANA ALINMASI MANİDAR GELDİ
Dün Taksim Meydanı'na sadece Hak-İş'e üye işçilerin alınması, DİSK ve Türk-İş üyesi sendikaların alınmaması manidar geldi bana…

Brezilya'daki gibi işçilere sendika zorunlu olmalı

Dün bu sayfada okudunuz, örgütlü olması gereken işçi örgütsüz, örgütsüz olması gereken işverenler devlet eli ve zoruyla örgütlü. O halde, devlet ve millet el ele verip tıpkı Brezilya'da olduğu gibi "Her işçi mutlaka bir sendikaya üye olmalıdır" demenin zamanı geldi.

■ TAŞERON İŞÇİLERİ GÖRMÜYORLAR BİLE
Örgütlenme önünde en büyük engel taşeronlaştırma ve taşeron işçiler sorunu. Ne yazık ki taşeronlaştırmayı en başta (Özal'lı yıllarda) sendikalar istediler. "Bize dokunmayın, yeni işçi alacaksanız taşeron şirket kurdurup oraya asgari ücretle işçi alın" dediler. Nihayet taşeron işçi sayısı azımsanmayacak sayılara, 2 milyonun üzerine çıktı.

■ SENDİKALAR EMEĞİN DE KÜRESELLEŞTİRİLMESİ İÇİN UĞRAŞMALI
Üretimin dört ortağı var. "Doğa, sermaye, emek ve girişimci. Bu dördü bir araya gelir ve satılabilir mal veya hizmet üretir. Doğa'nın payına rant / kira, sermayenin aldığına faiz, emeğin eline geçene ücret / maaş derken, bu üçünü bir araya getiren girişimcinin eline de kâr geçer. Bunlardan emek hariç hepsi küresel...

■ İŞÇİMİZ HARİÇ HER ŞEY AB'YE GİDEBİLİYOR
Emek, sermaye, doğa ve girişimci içinde üçü de tam küreselleşti ve tüm dünyayı dolaşabiliyor. Üretimde kullanılan hammadde olarak da niteleyebileceğimiz doğanın ürünleri bir yerden bir yere taşınabiliyor. Sermaye ise ülke ülke dolaşıp nerede daha çok faiz alıyorsa oraya gidiyor. Girişimci de hangi ülkede kârını maksimize edecekse oraya gidiyor. Bunlardan sınırı aşması engellenen veya engellenmese bile sınırları aşması zor olan tek faktör emek.

MİLLİ GELİRDE EMEĞİN PAYI SADECE % 14
20012'de 800 milyar dolarlık gelir elde etmişiz. (1.4 trilyon lira). Asıl bunun dağılımı nasıl olmuş? Ülkemizde memur ve işçilere (tarım dahil) ödenen ücretlerin toplamı da 200 milyar liralık bir pay almış. Yani yüzde 14'ünü emek alabilmiş. AB ülkelerinde ise oran yüzde 40 ile 50 arasında.



Kaynak : Bloomberg HT - Ali Tezel