Milliyet gazetesi eğitim yazarlarından Sayın Abbas Güçlü, 21.01.2012 tarihi Karneler kimin? Öğrencinin mi, velinin mi, Bakan’ın mı? Başlıklı yazısında veliler için şunları yazıyordu. Veliler ise karnelerde bir sorun varsa bu hepimizin hatası görüşündeler. Sistemin sürekli değişmesinin öğrencileri de, kendilerini de fazlasıyla etkilediğini ve buna artık bir son verilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Diğer taraftan MEBa bakanı Sayın Ömer Dinçer'in karne zamanında yayınladığı tatil mesajında "Değerli veliler: Cesareti kırılmış, özgüveni zedelenmiş bir çocuğun hayatı boyunca hatırlayacağı olumsuz etkiler, telafisi her zaman mümkün olan karne notlarından daha önemlidir. Bu düşüncelerle çocuklarınızla birlikte sağlıklı, mutlu ve güzel bir tatil geçirmenizi diliyorum." dedi
Karne heyecanı elbette bir başkadır. "e-okul sistemi" sayesinde karne notlarını günler önceden öğrenilmesi, şimdilik öğrenci ve veliler açısından pek fark etmiyor. Okulun son gününde karnelerini almaya giden öğrencilerin ve onları gururla bekleyen velilerin heyecanı bir başka oluyor.
O gün, öğrenciler birbirlerine karnelerini göstererek elbette yüksek olan ders notlarından kendilerine gururlanma, bir övünme payı çıkartmaktadırlar.
Evde ise veliler heyecanla çocuklarının getirecekleri karnelerle, komşularına, eşine dostuna çocuğunun başarılı notlarını aktararak hem onunla gururlanma, övünme paylaşımları yapmakta, hem de kendilerine çocuklarının bu başarısından önemlice bir pay çıkartmaktadırlar. Hele birde çocuklarının"Takdirname, Teşekkür belgeleri" varsa…
Karnesinde kırık notları bolca olan öğrencilerde ise bu durumun tam tersi oluşmakta ve küçücük yaşlarda başına gelen "başaramama duygusu" bazen çok ağır sonuçlara yol açabilmektedir. Birde veli evde çocuğuna bu başarısızlığını başına kakarak hatırlatıyorsa…
Bu durum tamda bakanın işaret ettiği çocukta hayatı boyunca kalıcı olan olumsuz etkilere neden olabilmektedir.
Karnelerin en etkili asıl sahibi olan veliler, çocuklarının başarılı olmasını istiyorlarsa, mutlaka, her zaman okulla-öğretmenle işbirliği yapmak durumundadır.
Bilindiği gibi veli artık "e-okul sistemiyle" hem çocuğunun devamsızlığını hem de derslerden aldığı notları rahatlıkla takip edebilmektedir. Buradan edinilecek bilgilerle çocuğumuzun başarısızlığına yol açan faktörleri tam zamanında öğrenmemiz ve acilen tedbirler almamız elbette mümkün.
Çocuğunu okulla işbirliği yaparak denetleyen, takip eden bir veli elbette çocuğunun başarısını artıracak ve onu daha iyi anlayacaktır.
Bazı veliler, bırakın çocuğunu ara sıra takip etmeyi, veli toplantılarına bile gelmemektedirler.
"Öyle ki velilerin, hem de önemlice bir kısmı, çocuğunun tüm eğitimini okula-öğretmene devrederek kendi sorumluluklarını öğretmene-okula yıkarak, çocuğuna karşı görevini yapmış biri olarak vicdanını rahatlatmaktadır."
Okul veli toplantılarına katılan velilerin önemli bir kısmı "çocuğun başarısını artırmak, onu daha iyi anlamak" için neler yapabileceğini öğrenmek amacıyla toplantılara katılmıyor. Toplantılara daha çok "benim çocuğum nasıl?" diye öğretmene sorarak, diğer velilerin yanında kendi çocuğu ve kendisi için övücü bir takım sözler duymak için katılıyor. Çünkü velilere göre "çocuğun iç başarısı, dış başarısından (Çetin Altan) daha önemli değildir."
Diğer taraftan veli eğer çocuk başarısızsa, bu toplantılara çoğu kez elbette katılmıyor.
Karnedeki kırık notlar karşısında "Ben senin için her şeyi yaptım. Ders çalışman için her ortamı ayarladım. Her gün cebine harçlık koydum. Evde bilgisayarın var. Her gün okula seni arabamla götürüyorum. Kimin babası bunu yapıyor? Daha ne istiyorsun? Neden hala kırık not getiriyorsun" gibi beklentilerini sertçe dile getirerek "bir bedel ödetme gibi çocuğunun öz güvenini alarak kendini rahatlatıyor."
Aileler eğitim açısından öğretmenlerden çok daha önemlidir. Eğitim ailede verilir. Ergenlik çağına gelen öğrenciler veya gençler aileden öğrendiklerini çevreyle-hayatla karşılaştırır ve karakter oluşturmaya başlarlar.
"Eğitim ev yerine okulda verilmeye çabalanırsa" öğretmenin yapabileceği fazla bir şey kalmaz. Mesela öğretmen kendi programını bırakıp "çocuklara sorumluluk öğretemez." Derslerde gürültü yapılmaması gerektiğini öğretemez. Doğal olarak sistemden gelen bir takım güçlükler karşısında da öğretmen, en kolayından çocuklar üzerinde korku faktörünü kullanarak kendi programını-dersini uygulamaya çalışacaktır.
Sayın Dinçer mesajında velilere "Cesareti kırılmış, özgüveni zedelenmiş bir çocuğun hayatı boyunca hatırlayacağı olumsuz etkiler, telafisi her zaman mümkün olan karne notlarından daha önemlidir" derken konunun tamda özüne parmak basıyor.
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname