Sosyal devletin birinci görevi insanlara sağlık hizmetini insan yaşam hakları bildirgesine uygun olarak sağlamasıdır. AB müzakere sürecinde Türkiye sağlık faslında ne durumda bilmiyorum ancak bırakın devlet hastanelerini, özel hastane hizmetinde dahi Türkiye, Afrika ülkelerinin dahi çok gerisinde olduğunu bizzat özel hastane kepazelikleriyle birebir yaşayarak görüyoruz.
Fransa'da bir kez doktora gittim, ilk gittiğim doktor beni ismimle ve güleryüzle karşıladı. Peki Türkiye'de bu istatistik ne durumda. Kendi adıma bu istatistik 100 farklı doktora görünmüşümdür en az su ana kadarki yaşamım boyunca, 100 doktordan 5'i dahi ismim ya da güleryüzle içten bir merhabayla karşılamadı.
Sefaköy'de bir özel hastaneye gecenin 3'inde acil olarak gittiğimizde önce doktorun uyandırılması için 10 dk bekledik. Doktor bey teşrif ettiğinde 3 kelimeyi yan yana getiremediğini görünce doktor bey sizi rahatsız ettik siz tatlı uykunuza devam edin diyerek başka hastanenin yolunu tuttuk.
Özel hastanelerde derdimize çare bulamayınca bu kez de Halkalı'da yeni açılan Türkiye'nin en donanımlı kalp damar hastanesi diye gittiğimiz hastanede 70 - 80 yaşındaki hepsi kalp damar rahatsızlığı olan yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş insanların adeta süründürüldüğü ve sıra geldiğinde kalp damar uzmanı doktorun hastanın yüzüne bakıp da tek bir kelime etmediği dakikalarda ben araya girerek hastanın rahatsızlıklarını söyledim. Basit bir EFOR testi için 4 ay sonrasına gün verildi, EKG için 2 ay sonrasına gün verildi. Bu hastaların çoğu günlerle hatta saatlerle yarışıyor iken, basit testler için aylar sonrasına gün veren bu hastaneyi yapan zihniyeti de, bu hastaneyi yöneten zihniyeti de, doktorları da kınıyor ve lanetliyorum.
Şu kadar çok sayıda donanımlı hastane yaptık diye övünen ey hükümet, size karşı bir art niyet ya da ön yargım olmadan, hatta alternatif olmadığı için oy vermiş biri olarak, bizzat bu kepazelik ve rezilliklere şahit olan biri olarak, ve haklarımı arama zemini olmadığı için bir tepkinin sonucu olarak, içinde hizmet verecek doktorun yoksa bu hastaneleri yurt ya da otel olarak özel firmalara devret vakit kaybetmeden.
Hastalıklarımıza çare bulamadığımız, dahası yanlış ilaçlarla sağlıklı olan vücudumuzun diğer bölümleri de zarar gördüğü için, bizler hastanelere son çare olarak gidiyoruz. Doktorluk gibi bu kadar onurlu bir mesleğin böylesine kirletilmesi çok acı. Çürük elmaları ayıklayın diyemiyorum, çünkü sağlık sisteminden ağır kokular yükseliyor yıllarca. Bu işin çözümü acil bir sağlık reformu. Mesleğini hakkıyla yapan tıp uzmanları yetiştirerek, bu mesleği layıkıyla yapanların önü açılarak, bu mesleğin yüz karalarının diplomalarını bir an önce yırtılarak bir reforma başlanmalı.
Beylikdüzü'ndeki özel bir hastanenin doktorunun yazısını yanlış okuduğu için öksürük şikayeti olan hastaya, yine hastanenin hemen karşısındaki eczane hastanın tüm uyarılarına rağmen 3 farklı antiboyetiği verebiliyor. Hatasını saatler sonra anlayan eczane hastayı arayarak ilacı yanlış okuduğunu söylüyor. Kalp ritim sorunu olan bir hasta bu antibiyotiklerden ikisini dahi içse sonuç hayati tehlike ile sonuçlanabilir. Doktorları döven magandaları ne kadar lanetliyorsak, mesleğini hakkıyla yapmayan doktorları da, hastaneleri de, eczaneleri de, ilaç firmalarını da, SGK'yı da, Sağlık Bakanlığı'nı da hatalarından, suistimallerinden, göz yummalarından, eyyamcılıklarından ötürü bir o kadar kınıyor ve lanetliyoruz.
Doktorluk mesleğini tüm saygınlığıyla yapan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uz. Dr. Özlem Erkan IŞIK gibi doktorlar da var. Kızımız için uzak mesafede'den kalkıp Bağcılar'a hijyen ve lokasyon sorunu olmasına rağmen Özlem hanım'a gidiyoruz.
Sayın bakan, sayın başhekimler, sayın hastane yöneticileri, sayın SGK başkanı, sizin sevdikleriniz ne kadar değerliyse bizim canlarımız da o kadar değerli bizlere. Bizler sağlığımızdan olmadan işini hakkıyla yapmayan doktorlar ve sağlık personelleri işlerinden olsun artık!
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname