Hekimlik, uzun ve zorlu eğitim süreçlerinin ardından özünde fedakârlığı ve insan sevgisini barındıran idealist ve kutsal bir meslektir. Hekimlerimiz ülkemizin her yöresinde her koşulda Hipokrat yeminlerine bağlı kalarak mesleklerini özveri ile icra etmeye çalışmaktadırlar. Kamuda çalışan hekimlerimiz özverili ve zor bir mesleği icra ettikten sonra emekliye ayrıldıklarında maaş yönünden uğradıkları kayıplardan sıklıkla yakınmaktadırlar.
Ancak, kamu çalışanlarının hemen hepsi emeklilik prosedürleri yönünden bulundukları hizmet sınıfına, kadrolarına, derece ve kademeleriyle fiili hizmet sürelerine bağlı olarak ortak uygulamalara tabidirler.
Hekimlerimizin maaş ve özlük haklarının da, söz konusu iş güçlüğü ve riskler de göz önüne alınarak onlara yakışır ve tatmin edici düzeyde olması ideal bir düşüncedir ve mevcut imkânlar içinde hekimlerimize kamu personel mevzuatı ve bütçe imkânları çerçevesinde maaşları ödenmekte, ayrıca, performanslarına dayalı ek ödemeler yapılarak tatmin edici bir gelir seviyesine ulaşmaları hedeflenmektedir.
Bununla birlikte, hekimlerimizin emekliye ayrıldıklarında fiilen çalıştıkları dönemdeki maaş ve ilave ödemelerle kıyaslandığında ciddi bir gelir kaybına uğradıkları da bir vakıadır. Ancak, yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, sosyal güvenlik mevzuatımız, kamu personelinin emekliliği hususunda hizmet sınıfları arasında bir ayrıma gitmemekte, emekli maaşları bu hükümler çerçevesinde bulunulan kadro unvanına, kadro derecesine ve hizmet sınıfına göre aynı unsurlardan oluşan bir maaşa esas tutar üzerinden hesaplanmaktadır. Peki, hekimlerimiz uzun yıllar çalıştıktan sonra hangi ölçütlere göre emekliye ayrılmakta ve emekli aylıkları hangi ölçütlere göre bağlanmaktadır? Bu yazımızda bu soruların cevaplarını vermeye çalışacağız.
Hekimlerimizin emekli maaşlarının hesabında dikkate alınacak tutarlar, diğer kamu personelinde de olduğu gibi 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’yla yürürlükten kaldırılan 41. ve ek 70. maddeler uyarınca beş unsurun toplamından oluşmaktadır. Bunlar:
1. Gösterge aylığı,
2. Ek gösterge aylığı,
3. Taban aylığı,
4. Kıdem aylığı,
5. Ek gösterge dikkate alınarak, en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) %40-240 arasında değişen orana karşılık gelen tutarından oluşmaktadır.
Sıraladığımız bu beş unsurun toplamı, emekli maaşının hesaplanacağı matrahı oluşturmaktadır. Böylelikle statü hukukunun bir gereği olarak, görev yaptığı yer ve kurum dikkate alınmaksızın aynı unvanda ve aynı süre fiili görev yapan hekimlerimizin emeklilik dönemlerinde aynı tutarda aylık alması sağlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, hekimlerimizin fiili hizmet süresince maaşlarına ilave olarak yararlandıkları ek ödemelere bağlı olarak ortaya çıkabilen gelir farklılıkları, emeklilik döneminde ortadan kalkmaktadır.
İkinci olarak, emekli aylığının hesaplanmasında fiili hizmet süresinin önemini vurgulamamız gerekmektedir. Nitekim 5434 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (b) fıkrası uyarınca; "emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıkları, (a) fıkrasına göre tespit edilen rakamların her yıl Bütçe Kanunu’nda tespit edilen katsayı ile çarpılması sonunda bulunacak tutarın fiili ve itibari hizmet toplamı 25 yıl olanlara %75’i, 25 yıldan az olanlara her tam yıl için %1 eksiği, fazla olanlara da her tam yıl için %1 fazlası üzerinden bağlanır."
Bu hükme göre, örneğin; fiili hizmet süresi 30 yıl olan bir hekime, emekliye ayrıldığında bu maddeye göre hesaplanacak tutarın %80’i üzerinden emekli aylığı bağlanırken, 23 yıl fiili hizmeti olduğu takdirde aynı hekime maaş bağlama oranı %73 olacaktır.
Anlaşılacağı üzere, 5434 sayılı Kanun hükümleri uyarınca bağlanan emekli aylıkları, ilgililerin fiili hizmet süresi, personel kanunlarına göre yürütülen göreve ilişkin kadro unvanı, bu unvanın ait olduğu hizmet sınıfı ve kadro derecesi için belirlenmiş olan mali haklar çerçevesinde hesaplanmaktadır. Nitekim herhangi bir kamu sağlık kurum veya kuruluşunda 30 hizmet yılını doldurmuş 1. derecenin 4. kademesinden emekliye ayrılmış olan hekimlerimize 2013 yılı Ocak ayı itibariyle 1.850 TL emekli aylığı bağlanmaktadır. Ayrıca bu tutara, maaşın %4’ü kadar, yani 74 TL ek ödeme adı altında bir ödeme daha yapılmakta olup, toplam emekli maaşı 1850+74= 1924 TL düzeyine ulaşmaktadır. Bu tutar, verdiğimiz örneğe göre, uzman veya pratisyen ayrımı olmaksızın bütün hekimlerimiz için geçerlidir.
Halen kamu kurumlarında hekim olarak çalışmakta olanlardan derece yükselmesi ve kademe ilerlemesi süreçlerini tamamlamış olup 1. derecenin 4. kademesinden aylık almakta olanlara "uzman hekim" kadro unvanında görev yaparken 3.925 TL, "hekim" kadrosunda görev yapmaları halinde ise 3.321 TL aylık ödenmektedir.
Bu bilgiler çerçevesinde, kamu kurumlarında hekim olarak çalışmakta iken emekliye ayrılanlara emekli keseneğine dâhil olmayan, yani yazımızın başında belirttiğimiz maaş hesabında dikkate alınan unsurlar dışındaki ödeme unsurları da dikkate alınarak, almakta oldukları son aylıklarının %55,7’si oranında emekli aylığı bağlanmaktadır. Maaş bağlama oranı olarak baktığımızda bu oran Almanya’da bile en fazla %50 düzeyindedir.
Bununla birlikte, ülkemizin hızlı ve başarılı gelişen sağlık sisteminin bu seviyeyi yakalamasında emeği geçen ve sistemin giderek artan yükünü özveriyle taşıyan hekimlerimizin görevlerini icra ederken yaşadıkları güçlükleri ve karşı karşıya kaldıkları riskleri dikkate aldığımızda, uzun yıllar devam eden fiili hizmetleri sonucunda emeklilik hak ve kazanımlarının geçim kaygısını taşımayacakları seviyelere kavuşturulması konusunda yeni ve farklı modeller geliştirilebileceğine olan inancımızı belirtmek istiyoruz.
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname