Hindistan, (Hintçe: " ???)") Güney Asya'da, Hint Okyanusu, Umman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Pakistan, Çin, Nepal, Butan, Bangladeş ve Myanmar (Burma) ile komşu olan geniş bir ülkedir.
|
|||||
Ulusal slogan: Satyameva Jayate (Sanskrit) ??? (Devanagari) "Truth Alone Triumphs" |
|||||
Hindistan Haritası |
|||||
Resmî diller: | Hintçe, İngilizce ve diğer yerel resmî diller | ||||
Başkent: | Yeni Delhi | ||||
Yönetim Şekli: | Federal Cumhuriyet | ||||
Başkan: | Prathiba Phatil | ||||
Başbakan: | Manmohan Singh | ||||
Yüzölçümü: - Toplam: - Su %'si : |
3,286,414 km² %9.56 |
||||
Nüfus: - Toplam: - Yoğunluk: |
1,027,015,248 (2001) 329 km² |
||||
Bağımsızlık - Tarih |
Birleşik Krallık'dan 15 Ağustos 1947 |
||||
Komşu Devletler | Pakistan, Nepal, Bangladeş, Çin Halk Cumhuriyeti, Butan, Myanmar(Birmanya ya da Burma) | ||||
Para birimi: | Hindistan Rupisi (BDT) | ||||
Saat dilimi: | UTC +5:30 | ||||
Ulusal marş: | Jana Gana Mana | ||||
İnternet alan adı: | .in | ||||
Uluslararası arama kodu: | +91 |
Konu başlıkları |
Hindistan ekonomisi geleneksel köy çiftçiliği, modern tarım, el sanatları, geniş çaplı modern endüstriler ve çok sayıda hizmet endüstrilerinden oluşur.
Din Hindistan’da bir hayat tarzıdır. Bütün Hint geleneklerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Birçok Hintli için din, günlük işlerden eğitim ve politikaya kadar hayatın her safhasına nüfuz etmiştir. Laik Hindistan, Hindu, İslam, Hıristiyanlık, Jainizm, Sihizm ve diğer sayısız dini geleneğe ev sahipliği yapar. İslam en yaygın dindir ve nüfusun %45’i tarafından uygulanır. Hinduların yanında Müslümanlar önde gelen dini gruptur ve Hint toplumunun ayrılmaz bir parçasıdır. Hindistan Endonezya’dan sonra sayıca en kalabalık Müslüman nüfusa sahiptir. Hindistan’da tüm dinlerce kabul edilen ortak uygulamalar vardır ve her yıl çeşitli müzik ve dans festivalleri tüm topluluklarca kutlanır. Her birinin kendi hac yerleri, kahramanları, efsaneleri ve hatta mutfak alışkanlıkları vardır ki bu toplumun temel özelliği olan özgün farklılık içinde karışır gider.
Bir dini gelenekler dermesi Hinduizmin temelini belirleyen inanışları tanımlamak pek kolay değildir. Hindistan nüfusunun büyük bir çoğunluğunun sahip olduğu bu inancı şekillendiren tek bir felsefe yoktur. Hinduizm belki de bu şekilde hem teorik alanda hem de uygulamada farklılıklar içerdiğinden dolayı dinler müzesi diye anılabilecek tek dini gelenektir. Bu dinin bir kurucusu ya da kutsal kitabı yoktur. Rig Veda, Upanişadlar ve Bhagavad Gita, Hinduların kutsal metinleri olarak gösterilebilir. Çoğu diğer dinlerin aksine, Hinduizm tek bir ilaha tapınmayı öngörmez. Bir Hindu, Şiva, Vişnu, Rama, Krişna veya diğer tanrı ve tanrıçalara tapabilir ya da her ferdin içinde yer alan Yüce Ruha veya Yıkılmaz Ruha inanabilir ve hala Hindu olarak anılabilir. Bu Hinduizmin ne derece çelişkiler içerdiğinin bir işaretidir. Terazinin bir yanında Nihai Hakikat yolunda bir arayış, diğer tarafında ise ruhlara, ağaçlara ve hayvanlara tapan mezhepler vardır. Hinduizm’de sadece tanrı ve tanrıçalarla ilgili değil, güneş, ay, gezegenler, nehirler, okyanuslar, ağaçlar, ve hayvanlarla da ilgili festivaller ve törenler vardır. En popülerleri Deepavali, Holi, Dussehra, Ganesh Chaturthi, Pongal, Janamasthmi ve Şiva Ratri festivalleridir. Hinduizmi ilginç kılan ve Hint geleneğini zenginleştirip renklendiren bu sayısız şenlik etkinlikleridir. Hint Mitolojisi ve Yaşayan Tanrılar Mahabharata ve Ramayana gibi destansı kahramanların ölümsüz olduğuna ve insanlar gibi hayatta olduklarına inanılır. Hinduizm tanrıları hem insanüstü hem de insan gibidir ve onlara karşı ayrı bir sıcaklık ve aşinalık duygusu vardır. Ramayana kahramanı Rama, onur ve cesaret gibi nitelikleri temsil eder ve bir erkeklik modeli olarak görülür. Karısı Sita tipik bir Hint kadınıdır ve kocasıyla beraber sürgündeyken Lanka Kralı Ravana tarafından kaçırılmıştır. Sita’nın Rama ve kardeşi Lakşmana ve sadık maymunu Hanuman tarafından kurtarılışı bu son derece ilginç hikayenin etrafında örülmüştür. Bu destandan çeşitli hikayeler nesilden nesile anlatılagelmiştir. Dini panayırlar, festivaller, ve ayinler bu efsaneleri canlı tutmuştur ve her etkinlik eski hikayelerin yeniden anlatılması için bir fırsat olmaktadır. Mahabharata’daki heyecan verici metinler yakın akraba olan Pandavalar ve Kauravalar arasındaki hanedan kavgasının hikayesini anlatır. Efendi Krişna bu büyük destanda çok önemli bir rol oynar. Kendisi Pandavalardan Arjuna’nın arkadaşı, rehberi ve filozofudur ve Arjuna savaş alanlarında akrabalarını öldürmekte tereddüt gösterdiğinde ona bu tereddüdü aşmasında yardımcı olur. Krişna’nın hikmetli felsefesi ve öğretileri Bhagavad Gita’da yazılmıştır. Krişna, çocukken tereyağı çalan, gençken de flüt çalıp yaramazlık yapan bir tanrı olarak bilinse de yetişkin yıllarında daha ciddi tarafının ön plana çıktığı hikmetli bir filozof olarak tasvir edilmiştir. Hindistan’ın tamamında Hinduların taptığı birçok tanrı ve tanrıça vardır. Bunların arasında Hinduizm için en önemli olanı sırasıyla yaratıcı, koruyucu ve yok edici olarak bilinen Brahma, Vişnu ve Şiva üçlemesidir. Brahma’nın pusuladaki dört yöne tekabül eden dört başı vardır. Hayatı ve tüm evreni yarattığına inanılır. Vişnu doğum ve yeniden doğum devr-i daimini yöneten koruyucudur. Ayrıca dünyayı kötü güçlerden korumak için çok defa dünyaya geldiğine dair bir inanış vardır. Rama ve Krişna’nın Vişnu’nun tecessümü olduğu düşünülür. Genellikle boynuna sarılı bir kobra yılanı ile görülen Şiva tüm kötülükleri yok eder ve birçok tecessümü vardır. Görülemeyen tanrılar ilahi güçleri simgeleyen birçok imge ve putlarla temsil edilir. Birçok put tanımsız güzelliğe ve ihtişama sahip süslü tapınaklarda korunur. Hint tanrıları tapınaklarda, karla kaplı tepelerde, nehirlerde, okyanuslarda ve Hintlilerin zihin ve kalplerinde canlıdır.
İslam Hindistan’a 8. yüzyılın başlarında Arap tüccarlar aracılığıyla girdi, fakat gerçek etkinliğini 12. yüzyılda kazandı. Hinduizmin dalları olarak ortaya çıkan Budizm, Jainizm ve Sihizm’in aksine İslam’ın anlayışları, gelenekleri ve dini pratiği bu inanca mahsustur ve evrensel kardeşliği ve her şeye gücü yeten Allah’a teslimiyeti öngörür. 12. yüzyılda Müslüman akınları ve 16. ve 17. yüzyıllardaki Babürlü Türk idaresi Hindistan’da İslamiyet’in yayılışında etkili olmuştur. Başta saldırgan gibi gözüken İslam’ın evrensel sevgi ve barışa yönelik mesajı daha sonraları mistik ve tasavvuf ehlinin yardımlarıyla yayılmıştır. Kabir ve Nanak gibi tasavvuf ehillerinin yaymış olduğu kardeşlik ruhu Hindistan’daki katı kast sisteminin çözülmesinde yardımcı olmuştur. İki inancın karşılıklı iletişimi hayatın ve kültürün her safhasında Hindu ve İslami unsurların bir sentez oluşturmasını sağlamıştır. Baştaki çatışma ve çelişme döneminden sonra bugün bu iki din uyum sağlayarak birbirlerinin zenginleştirmişlerdir. Günümüzde de dünyanın 3. büyük müslüman topluluğu Hindistan'da yaşamaktadır.
Sih dini 16. yüzyılın başlarında Kuzey Hindistan’da Pencab eyaletinde ortaya çıkmıştır. Bu inancın kurucusu çocukluğundan beri hem Hindu hem de Müslüman önderlere ilgi duyan Guru Nanak’tır. Hindu bir aileden dünyaya gelen fakat İslam’ın öğretilerinden de etkilenen Nanak her iki dinin birliğine yönelik mesajlar vermeye başladı. Ona göre, her iki dinin de temel öğretileri aynı idi. Nanak birçok kişiyi etkiledi ve bir Guru yani öğretmen olarak anılmaya başladı. Müritleri bir araya gelerek Sihizm adında bir dini gelenek oluşturdular. Nanak’tan sonraki gurular Sihizm anlayışının sabitleştirilmesine ve yayılmasına katkı sağladılar. Nanak’ın öğretileri, Sihlerin tanrı sembolü haline gelen kutsal kitap “Guru Granth Sahib”te bir araya getirildi. Beşinci guru Arjun, Amritsar şehrinde Sih tapınaklarının en kutsalı olarak bilinen Altın Tapınak’ı inşa etti. Onuncu guru Govind Singh, Sihlerin kendilerini savunmaları için askeri eğitimi uygulamaya koydu. Ayrıca silsile yolu ile guruluğa son verdi; bu yüzden kendisi Sih guruların sonuncusudur. Sihizm tek tanrıya ibadeti gerektiren monoteist bir dindir. Kast sistemine karşıdır ve tüm insanların eşit olduğuna inanır. Fakat Hinduizm’den alınan sonraki hayatı etkileyecek karma inancı ve yeniden doğmak kabul edilmiştir. Bugün birçok Sih tatbikatı Hindularla ortaktır. Her iki toplum arasında evlilik de yapılmaktadır. Ancak Sih toplumunun kendine has ayırdedici bir kimliği vardır. Sihler Hindistan nüfusunun yüzde ikiden daha azını teşkil etseler de Hint toplumunun ve dini geleneklerinin tanımlanmasında belirgin bir unsur olmuşlardır.
Hıristiyanlığın Hindistan’a Güney Hindistan’da bir müddet kalan ve büyük ihtimalle de orada ölen havarilerden Thomas ile geldiğine inanılır. Fakat ülkeye gelen ilk misyonerin Bartholomew olduğunu düşünenler de vardır. Tarihi bilgilere göre Hindistan’daki misyoner faaliyetler 1544 yılında Francis Xavier’in gelişiyle başladı. Onu başta Portekiz’den, daha sonra da Danimarka, Hollanda, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerden gelen misyonerler izledi. 18. ve 19. yüzyıllarda hem Katolik hem de Protestan misyonerler Hıristiyan öğretilerini yaydılar. Bugünkü Hindistan toplumu üzerindeki modern etkilerde Hıristiyanlığın payı da vardır. Hıristiyan misyonerler tüm ülkede okullar ve kolejler açarak inanç ve iyi niyet mesajları yaydılar. Hıristiyanlık ve öğretileri Mahatma Gandi de dahil olmak üzere birçok aydını ve düşünürü etkilemiştir. Bugün Hindistan’da 30 milyon kadar değişik mezheplerden Hıristiyan vardır.
Orta Yol Budizm, Hinduizmin bir kolu olarak ortaya çıkmış fakat zamanla tüm Asya’da yaygın hale gelmiştir. Bu inancın kurucusu Gautama Buddha’nın kişiliği ve öğretileri Japonya, Çin ve Asya’daki milyonlarca insanın hayatını aydınlatmıştır. Budizm ile Hinduizmin temel öğretileri arasında güçlü bir benzerlik vardır. Budizm devamsızlık prensibi veya kanunu üzerine kurulmuştur. Buna göre, bazı şeyler diğerlerinden daha uzun sürse de, her şey değişime tabidir. Budizmin diğer temel prensibi hiçbir şeyin tesadüfen meydana gelmediğini ileri süren sebep kanunudur. Tüm olayların meydan gelişlerindeki etken doğa güçlerinin yanında karmadır. Yok edilemez ruh ve yeniden doğum devr-i daimi kavramları bu iki temel felsefeden kaynaklanmaktadır. Buda, aşırı rahat düşkünlüğü ve her şeyden uzak durma iki uç nokta arasında dengeli ve ahenkli bir hayat tarzı olarak Orta Yol’u savunmuştur. Budizm dört Asil Gerçeğe dayanır: 1. Istırap evrenseldir, 2. Istırabın sebebi hırs ve aşırı arzudur, 3. Istırabın üstesinden gelinebilir ve önlenebilir, 4. Arzulardan sıyrılmak ıstırapları yok edebilir. Istırabı önlemek için kişi aşırı arzularına galip gelmedir ki bu nirvanaya ulaşmayı ve aydınlanmanın tamamlanmasını sağlar.
Şiddet Karşıtı Bir İnanç Jainism Hindistan’da Budizm ile aynı zamanda kurulan bir din geleneğidir. Jinalardan (fatihlerden) biri olan Mahavira, Budizmin başladığı yıllarda Jain felsefesini anlatmaya başladı.
Bunlar Hindistan'daki başlıca dinler olmakla beraber, bunların dışında onlarca din vardır.
Hindistan din zenginliği ile birlikte bir kültür zenginliğine de sahiptir. Değişik dallarda kendi stiline sahiptir. Bunlardan bazıları:
Hindistan Kültürü ve yaşamı Hindistan dışında özellikle Hint Filmleri ile tanınmıştır. Hindistanın değişik bölgelerinde farklı film produksionları vardır. Bunlardan en önemlisi Bollywood.
Genelde bol baharatlı yemekler yapılır.Tavuk ve baharat ağırlıklı bir mutfaktır. Tatlıdan tavuğa kadar bütün yemekler baharatlıdır. Tatlılar tarçın ağırlıklı tavuklar köri ağırlıklıdır. Hinduluk dini yüzünden fazla inek eti kullanılmaz
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname