Sürekli bir beklenti vardır toplumumuzda. Hemen hemen her af döneminde yoğunlaşan bu prim günlerinin doldurulması talebi, maalesef hiç karşılık bulmamasına rağmen sürekli gündemdedir.
İşte okurumuz Engin Cengiz de aynı konuyla ilgili olarak "Babam 1951 doğumlu. 1982 yılında SSK'lı. Fakat çok boş günü var. Dışarıdan ödeyerek 2000 günü doldurduk. Askerlik borçlanmasını da ödeyeceğiz. Kalan eksik günler için bu yıl içerisinde prim affı gelecek mi?" diyor.
Elbette ki emeklilik konusunun bu kadar önem kazandığı bir dönemde, toplumun bu yönde beklentisi olması normaldir. Askerlik, doğum, avukatlık staj süresi, grev ve lokavtta geçen süreleri, sigortalı olmaksızın doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlık için yurt içinde veya yurt dışında geçirdikleri normal doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri, sigortalı olmaksızın avukatlık stajını yapanların normal staj süreleri, sigortalı iken herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınanlardan bu suçtan dolayı beraat edenlerin tutuklulukta veya gözaltında geçen süreleri, hekimlerin fahrî asistanlıkta geçen süreleri, seçim kanunları gereğince görevlerinden istifa edenlerin, istifa ettikleri tarih ile seçimin yapıldığı tarihi takip eden ay başına kadar açıkta geçirdikleri süreleri, 13/2/2011 tarihinden sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, 4857 sayılı Kanun'a göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik süreleri, Bulgaristan'da geçen çalışma sürelerini borçlanma gibi yasal borçlanmalar vardır.
Ancak bunun haricinde, kalan eksik günlerin ancak bir yasal düzenleme yapılması halinde borçlanılması mümkün olabilir. Eski yıllardaki gün boşluklarını ödeyerek emeklilik gün sayısını artırabilmelerini sağlayan bir çalışma olmadığı gibi, bu yönde bir hazırlıkta yapılmıyor.
Okurumuzun babası 24.11.1980-23.05.1982 tarihleri arasında SSK'lı olmuş ise 46 yaşını ve 5075 günü, 24.05.1982-23.11.1983 tarihleri arasında SSK'lı olmuş ise de 47 yaşını ve 5150 günü tamamlayarak SSK'dan emekli olabilecek.
Neler oluyor bize?
Bir meczup kisveli saldırganın katlettiği Dr. Ersin Aslan cinayetini konuşuyoruz. Bu sağlık çalışanlarını hedef alan ne ilk, ne de maalesef son saldırı olacak.
Bugüne kadar onlarca, yüzlerce sağlık çalışanı maruz kaldı bu tür saldırılara. Hatta bundan bir kaç yıl önce eşimin çalışma arkadaşlarına Haseki Hastanesi'nde hasta yakınları saldırıp yaraladığına da şahit oldum.
Böylesine üzücü bir olayın meydana gelmesi hepimizi yasa boğdu. Her yıl en az bir kaç kez gittiğim Gaziantep insanı son derece vicdanlı, kadirşinas, çalışkan ve misafirperverdir. Olaydan sonra Gaziantep'teki doktor arkadaşlarımı aradım, olayın aslı-astarı nedir diye... Dediler ki, bu doktor esnaf bir babanın son derece güç şartlarda okuttuğu, insani yönü ve merhameti çok fazla olan bir arkadaşımızdı.
Yaşlı ve evde iyi bakılmayan hastayı, sadece acılarını dindirmek ve son saatlerini ağrısız-acısız geçirmesi için hastaneye yatırmış ve hasta kısa bir süre içinde de hayatını kaybetmiş. Hasta vefat ettikten sonra hastanın torunu olan katil, vefat ettiğini bildirmemesi için Dr. Ersin'le görüşmüş. Ancak rutin olduğu üzere ölüm kaydı bildirilince de bölünmüş aile çocuğu olan kişi bilinçli bir şekilde öldürmüş. Dr. Ersin Aslan geride acılı bir aile, yetim bir çocuk ve gözü yaşlı bir eş bıraktı. Artık buna bir çözüm zamanıdır. Bu tür saldırıların önlenmesi için ceza yasalarında daha ne gibi düzenlemeler ve değişiklikler olması gerektiğini acilen değerlendirmek gerekiyor.
Resul Kurt/25.04.2012
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname