Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ya da Kuzey Kıbrıs, Akdeniz'de bulunan en büyük üçüncü ada ve Anadolu yarımadasının 65 km güneyindeki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan, bağımsızlığı sadece Türkiye tarafından tanınan Türk devleti.Yavru vatan, Yeşilada ya da cennet ada diye de bilinir.Kıbrıslı Rumların Enosis yani Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleştirilmesi projesini hayata geçirmesi üzerine 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında 1976'da kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisinin 1983 yılında aldığı karar ile bağımsızlığını ilan eden KKTC, resmî adı ile Dünya'da sadece Türkiye tarafından tanınmıştır. Bağımsızlık tarihinden bu yana Türkiye tarafından ekonomik, siyasi ve askerî olarak desteklenmektedir. Bugün birçok devlet, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar tarafından adanın sadece güneyinde egemenliği bulunan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi toprakları içerisinde kabul edilmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti | |||||
|
|||||
Kuzey Kıbrıs Haritası |
|||||
Başkent En Büyük Şehir |
Lefkoşa 35°10'K 33°22'D Lefkoşa |
||||
Resmî dil | Türkçe | ||||
Devlet şekli | Cumhuriyet | ||||
Yönetim biçimi | Cumhuriyet | ||||
Kurucusu | Rauf Raif Denktaş | ||||
Cumhurbaşkanı | Mehmet Ali Talat | ||||
Başbakan | Ferdi Sabit Soyer | ||||
Bağımsızlık - Kimden - Tarih |
(Kıbrıs Cum.'den) 15 Kasım 1983 |
||||
Yüzölçümü - Toplam - % su |
3,355 km²(179.) 2.7% |
||||
Nüfus - Toplam (2006) - Nüfus Yoğunluğu |
264,172 (183.) 78.7 |
||||
GSMH - Toplam - Kişi Başına - Büyüme Oranı |
(2004) $2,766 milyar $16,095 %15,4 |
||||
Ulusal marş | İstiklâl Marşı | ||||
Para birimi | Türk Lirası 1 | ||||
Saat dilimi - Yaz saatinde |
(UTC+2) (UTC+3) |
||||
İnternet alan adı | .nc.tr 2 | ||||
Telefon kodu | +90 392 | ||||
1 Türkiye ile birlikte kullanılmakta. 2 Türkiye'nin ikinci seviye alanı. |
Kıbrıs Sorunu ismi Dünyanın gündemine girdiğinden beri başta Birleşmiş Milletler bünyesinde ki çalışmalar olmak üzere adanın üzerinde bulunan iki egemen gücün birleştirilmesi gayesi ile birçok faaliyet yürütülmesine rağmen bunların hiçbiri şu ana dek sonuç vermemiştir. Bunların en önemlilerinde biri olan 2004 Annan Planı referandumu Kıbrıslı Türklerin kabulüne rağmen Rumların hayırı ile gerçekleşememiştir.
Toprakları kuzeyde Dipkarpaz, batıda Güzelyurt, güneyde de Akıncılar'a doğru yayılır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Rum Kesimi toprakları arasında Birleşmiş Milletler'in kontrolünde tampon bölge bulunmaktadır.
Ada, eski çağlarda Hititler'den, Eski Mısırlılar’a ve Antik Yunanlar’a birçok medeniyetin yönetimine girmiştir. M.Ö. 58 yılında ada Romalılar tarafından alınmış, ve 350 sene boyunca Roma İmparatorluğu kontrolünde kalmıştır. 395’te, Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası alan adada halk Putperestlikten yavaş yavaş Ortodoksluk'a kaymıştır. 1191 yılında Aslan Yürekli Richard Üçüncü Haçlı Seferi sırasında adaya yerleşmiş ve daha sonra adayı Templar Şövalyeleri’ne satmıştır. 1192 yılında adayı satın alan Guy de Lusignan ve soyu 1489’da Venedikliler’in adayı alışına kadar Kıbrıs'ı yönetimi altında tutmuşlardır.
1571 yılında Osmanlılar adayı fethetmişler ilk Türk yerleşimciler adaya bu tarihde gelmeye başlamışlardı. Bu gün ada da yaşayan Kıbrıs Türkleri'nin (Barış Harekâtı'ndan sonra Türkiye'den gelenler hariç) soyu bu Osmanlı idaresinde adaya gönderilen Türklerden gelmektedir. 1571 tarihinden 1878'e dek Osmanlı yönetiminde bulunan Kıbrıs eyalet statüsünde olmuştur. Hatta bu zaman diliminde Anadolu'da Akdeniz kenarındaki bazı liman şehirleride Kıbrıs Eyaleti'ne bağlanmıştır.
1877 - 1878 yılları arsında gerçekleşen ve tarihte 93 Harbi olarakta biline Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti'nin Ruslar karşısındaki yenilgisi üzerine Ruslara karşı fazla ödün vermemek amacıyla, İngilizlerin isteği üzerine ada 92000 altına Britanya İmparatorluğu’na kiralandı. Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen İngilizlere geçti. İngilizler adayı yönetmek için "Komiser" tayin ettiler. 1914'de başayan Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın İngiltere kaşısında ki Almanya'nın yanında savaşa girmesi üzerine İngiltere adaya tamamen el koyduğunu açıklayıp, adaya vali tayin etti. Hem Birinci Dünya Savaşı yıllarında hem de Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiltere'ye bağlı olmaya devam eden Kıbrıs adası, Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında 1923'de imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 20. Maddesi gereğince, İngiltere’ye ilhak edildi. 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı. 1931'den itibaren Rumların Enosis isyanı başladı, Rumlar İngiliz valisinin konağını yakınca İngiliz politikası sertleşti. Türk cemaati Enosis’e karşı olduğunu açıkladı. 1939'da Almanya'nın Polonya'ya saldırısı ile başlayan İkinci Dünya Savaşı'nda İngiltere, Ortadoğu’nun kontrolü için stratejik önemi olan adayı elinden kaçırmamak için, özerklik vaadinde bulunacağını yaymasına rağmen Rumlar amacı ise Enosis’di. 1943 yılında Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) kuruldu. Yalnız İngiltere güdümlü yapısı nedeniyle gelişememesi üzerine Doktor Fazıl Küçük 1944'de Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni kurdu. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bütün dünyada kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, Kıbrıs Rum Ortodoks Liderliğine 18 Ekim 1950'de başına Makarios III seçilmesi ile yoğun bir kampanyaya girişti. Yunanistan Hükûmeti 1954'de Birleşmiş Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının (Self-determinasyon) Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu. Türkiye'nin karşı çıktığı bu istek ve Birleşmiş Milletler'ce de reddedildi. Yunan terör örgütü EOKA 1 Nisan 1955’de adada faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatışması başladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti ve 29 Ağustos’ta Londra’da İngiltere ve Yunanistan’ın katıldığı toplantıda, Türkiye de temsil edildi. Konferans devam ederken, EOKA terörünün Türkleri de hedef almaya başlaması karşısında, İstanbul’da ki mitingler kontrolden çıktı. Daha sonraları 6-7 Eylül Olayları diye anılacak olan yağma ve tahribat, Türkiye’deki Rumlar kadar, diğer azınlıkları da zarar gördü. İngiliz Hükûmeti, karışıklıkların baş kışkırtıcısı sıfatıyla Başpiskopos Makarios’u 1956'da Seyşel Adaları’na sürdü.
Birleşmiş Milletler'de Türkiye ilk kez, taksim tezini açıkladı. İngiltere, askerî üssünün kalması koşuluyla self-determinasyon’u kabul etmeye yanaştı. NATO arabuluculuk görevini üstlenince, EOKA geçici olarak ateşkes ilan etti; Makarios serbest bırakıldı. 15 Kasım 1957'de Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu. 1958 yılında gündeme gelen MacMillan Planı’na göre Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da bağlara sahip olmasına karar verildi.
İki halk arasında başlayan çarpışmalar sonucu, Rumların savunduğu Enosis ve Türklerin savunduğu Taksime karşı bir orta yol olarak, adanın bağımsızlığı fikri doğmuştu. Bu fikrin, İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve ABD tarafından benimsenmesinden sonra, İngiltere Başbakanı ve üç devletin dışişleri bakanlarının katılımıyla 11 Şubat 1958'de Zürih Antlaşması ve 19 Şubat 1959'da da Londra Antlaşması imzalandı.
Bu anlaşmaların altına İngiltere ve iki anavatan yanında, adadaki her iki toplum da eşit statüde iki kurucu ortak olarak imza attı. Londra ve Zürih Anlaşmalarına uygun olarak hazırlanan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile buna bağlı Kuruluş, İttifak ve Garanti Antlaşmaları'nın, 16 Ağustos 1960’da yürürlüğe girmesi ile iki uluslu, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti doğmuş oldu. Bu fonksiyonel federatif bir ortaklık cumhuriyetiydi. Egemenlik ve bağımsızlık iki ulusal topluma ortaklaşa verilmişti. Cumhurbaşkanılını Rum lider Makarios'un yaptığı yeni cumhuriyetin cumhurbaşkan yardımcısı Türk toplumu lideri Fazıl Küçük'tü.
1960'da kurulan cumhuriyet tam bir ortaklık cumhuriyeti idi. Her iki toplumada nüfuslarına göre hern kurumda yeterli temsil hakkına sahipdi. Lakin Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Makarios 30 Kasım 1963’de aralarında anayasanın değişmez maddelerininde bulunddğu 13 maddeden oluşan anayasa değişiklik önerilerini sundu. Bunlar arasında Kıbrıs Türkü olan Başkan Yardımcısı’nın veto hakkının ortadan kaldırılması; Temsilciler Meclisinde ayrı çoğunluklar ilkesinin ortadan kaldırılarak kararların basit çoğunlukla alınması; ayrı belediyelerin ortadan kaldırılması gibi maddeler de bulunmaktaydı.
ABD Başkanı Kennedy, Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi ve Türkiye tek taraflı değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi. Kıbrıs Türkleri'nin de reddi üzerine Kıbrıs Rumları, 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerine karşı ada çapında saldırıya geçerek, önceden Yunanistan’la işbirliği içerisinde hazırlanmış ve ada Türklerini 24 saat içerisinde yok etmeyi amaçlayan Akritas Planı'nı yürürlüğe koydular. 21 Nisan 1966 tarihli Patris Gazetesi'nde yayınlanan bu plana göre Türk halkı sindirilerek ada Yunanistan'a bağlanacaktı.
21 Aralık 1963’te EOKA, Akritas Planı’nın silahlı eylem safhasını uygulamaya koydu. Kanlı Noel adı verilen bu haftada EOKA, yüzlerce Türk’ü öldürdü, binlercesini yaraladı
Bu gelişmeler ışığında, 27 Aralık 1963’te bir İngiliz komutasında üç garantör ülkenin askerleri barışı koruma kuvvet adı altında adada göreve başladı. 30 Aralık 1963’te Rumların saldırılarının durduğu yere, Lefkoşa’nın Türk ve Rum Kesimlerini ayıran Yeşil Hat çizildi. 1964 Ocağında Londra’da, üç garantör ülke ve adadaki toplum liderlerinin katıldığı bir konferans düzenlensede fakat olumlu bir sonuç alınamadı. 4 Mart 1964 yılında BM Güvenlik Konseyi 186 sayılı kararı ile Kıbrıs Hükûmeti’nden şiddeti ve kan dökülmesini önleyecek kararlar almasını istedi. Bu kararla birlikte ilk defa Rum Yönetimi, Kıbrıs Hükûmeti olarak tanınmaya başladı. 4 Nisan 1964’te kontrolü karar mekanizmalarında artık Türklerin bulunmadığı Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verilen BM Barış Gücü adada göreve başladı. 4 Nisan 1964’de ise Makarios Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran anlaşmaları tek yönlü olarak feshettiğini açıkladı.
Bu olaylar neticesinde yüzlerce Türk'ün öldü veya yaralandı, 103 köyden 30 bin Türk göçmen durumuna geldi, Türklere ait ev ve mallar tahrip ve talan edildi. Bu saldırılarla aynı anda Kıbrıs Türkleri devlet mekanizmasının bütün organlarından dışlanırlar ve 1960 yılında kurulan ortaklık cumhuriyeti yerine tamamen Rumlar'dan oluşan bir devlet oluştu.
1967’de Rum saldırıları tekrar başladı. Yunan ordusunun 15 bin askeri, gayri resmî olarak adaya yerleştirildi. Türklere karşı sürdürülen soykırımın kesilmesi için Türk ve Yunan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askerî müdahalede bulunacağını açıkladı.
TBMM hükûmete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD’nin arabuluculuğuyla Yunan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türk harekâtı durduruldu. Yunanlılar üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti. Denktaş, Yunanlılarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD’nin baskısıyla iade edildi.
Kıbrıs’ta nihai amaç Enosis’ti, ama bunun kimin tarafından ve hangi yoldan gerçekleştirileceği konusunda Makarios’la Cunta birbirlerine düşmüşlerdi. 15 Temmuz 1974'de gerçekleşen darbe ile Makarios’u destekleyen Akel ve Edek mensupları katledilerek iktidara el konuldu ve geçici bir süre için Nicos Samson Cumhurbaşkanlığı’na getirildi. Adadaki İngiliz üssüne sığınan Makarios, Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kaldı. Durumu görüşmek üzere New York’a giden Makarios 19 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde konuşma yapmak yaptı. Bu konuşmasında Makarios EOKA-B’yi terörist örgüt olarak niteleyerek, bunu Yunanistan’ın yönettiğini ve Kıbrıs’ta darbe yaparak adayı işgale yeltendiğini resmen açıkladı. Darbe ile Rumlar tarafından gerçekleştirilen Türk ve Rum katliamı 20 Temmuz 1974'de gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı ile son buldu.
Dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, adadaki Yunan işgalini önlemek amacı ile müdahaleye karar verdikten sonra, 1960 Antlaşmalarına göre üç garantör devletten biri olan İngiltere ile birlikte müdahale etmek amacıyla görüşme yapmak için, 16 Temmuz 1974’te İngiltere’ye gitti. Fakat İngiltere böyle bir harekâta sıcak bakmadı.
Bunun üzerine Türkiye hükûmeti 1960 Garanti Antlaşması’ndan kaynaklanan tek yanlı müdahale hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te Barış Harekatını gerçekleştirdi. Yapılan I. ve II. Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında bugünkü KKTC sınırı Yeşil Hat'a göre belirlendi. "Ayşe tatile çıksın", Ecevit'in İngiltere'den aldığı yanıt üzerine Ankara'ya telefon açtığında kullandığı ve II. Harekâtının başlamasını belirten bir şifreydi.
Türkiye’nin 1974 yılında adaya gerçekleştirmiş olduğu müdahalenin, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yasal bir zemine dayandığı ve işgal olarak kesinlikle tanımlanamayacağı gerek Avrupa Konseyi’nin 29 Temmuz 1974 tarih ve 573 sayılı kararı, gerekse de Atina Yüksek Mahkemesi’nin 21 Mart 1979 tarihinde aldığı 2658/79 sayılı kararla tescil edilmiştir.
Avrupa Konseyi 573 sayılı kararının 3. maddesinde;
“ | Adada diplomatik yollardan bir anlaşmaya varılamamasından dolayı, Türk Hükümeti 1960 Garanti Antlaşması’nın 4. maddesine göre müdahale hakkını kullandı | ” |
denmektedir. Atina Temyiz Mahkemesi ise karında;
“ | Türkiye’nin Zürih ve Londra Anlaşması çerçevesinde garantör devlet olarak Kıbrıs’a müdahalesi yasaldır. Asıl sorumlu, haklarında dava açılan Yunanlı Subaylardır | ” |
demektedir.
15 Temmuz 1974'de gerçekleşen darbe ve bunun sebebiyet verdiği olayları izleyen aylarda Cenevre Konferansı yapılmış ve bu Konferans’ta Kıbrıs’ta fiilen iki ayrı özerk idarenin bulunduğunu üç garantör ülke olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından kabul edilmiştir. Ancak 1974’te kurulan ve Cenevre Deklerasyonu’nda varlığı teyid edilen Otonon Kıbrıs Türk Yönetimi, Kıbrıs Türkleri'nin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli değildi. Yeni doğan özgürlük ortamında Kıbrıs Türkleri’nin politik, ekonomik, sosyal ve idari ihtiyaçlarını karşılamak ve Kıbrıs’ta ileride kurulacak iki kesimli federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ne zemin hazırlamak için Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti olarak yeniden düzenlenerek Fazıl Küçük tarafından ilan edildi.
1975’te kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti, 1963’te Kıbrıs Türklerinin idare dışına atılmaları ile başlayan ve önce Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi şeklinde gelişen bir sürecin sonunda ortaya çıkmıştır.
1975 yılında Viyana'da 6 tur görüşme yapılmış ve bu görüşmelerde soruna federal bir çözüm bulunması konusu ele alınmıştı.
KTFD’nin ilanını izleyen yıllarda Rum baskıları ve ambargolara rağmen toplumlararası görüşmeler sürdürülmüştür. Bu görüşmelerin Viyana’da yapılan 30 Temmuz-2 Ağustos 1975 tarihleri arasında üçüncü turunda Nüfus Mübadelesi Anlaşmasına varılmış ve bu Anlaşmanın Eylül ayı içerisinde BM gözetiminde fiilen uygulanmasıyla Güney’de kalmış 8.000 kadar Türk kendi arzularıyla Kuzey’e geçmiş, Kuzey’de kalmış Rumların birçoğu da kendi arzularıyla Güney’e gönderilmişlerdir. 1974 olayları ve sonrasında Güney’den Kuzey’e geçmiş Kıbrıslı Türklerin toplam sayısı 65,000 civarındadır.
6. turdan sonra görüşmelerin çıkmaza girmesinden 1.5 yıl kadar sonra, kilitlenmeyi çözmeyi amaçlayan Rauf Denktaş, BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim'a Makarios'la buluşma önerisi yapmıştır. Denktaş'ın bu önerisi Makarios tarafından kabul edilmiş, görüşme 12 Şubat 1977 tarihinde yapılmış ve federal bir çözüme doğru dört maddelik bir anlaşma imzalanmıştır.
1977'de Makarios'un ölümünden sonra, yine Denktaş'ın önerisi ile yeni bir doruk anlaşması gerçekleşmiştir. Kiprianu ile Rauf Denktaş arasında imzalanan 19 Mayıs 1979 tarihinde 10 maddelik anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmadan sonra başlayan toplumlararası görüşmeler, Rumların BM Genel Kuruluna başvurdukları Mayıs 1983 yılına kadar kesintilerle devam etmiştir.
Mayıs 1983'de Rum liderliğinin konuyu tek yanlı olarak BM Genel Kurulu'na götürmesi ve Türk tarafı gıyabında haksız bir karar çıkartması sonucunda Kıbrıs Türk halkının 15 Kasım 1983'de kendi bağımsız devletini ilan etmiştir.
Kıbrıs Rumları'nın, kendilerini 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamı olduklarını iddia etmeleri nedeniyle Kıbrıs Türkleri ile yapılacak anlaşmalara yanaşmamaları ve Kıbrıs Türk Halkı üzerine izolasyonları yoğunlaştırmaları üzerine Self-determinasyon hakkını kullanan Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi, 15 Kasım 1983'de oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan ettiğini dünyaya duyurdu. KKTC'nin kuruluş bildirgesini kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, Rum tarafının, Yunanistan’ın ve bazı devletlerin yanısıra BM Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti.
Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. Türkiye Bağımsızlık kararı sonrasında KKTC'yi ilk ve tek tanıyan ülke oldu. Her ne kadar bağımsızlık ilanından sonra Pakistan ve Bangladeş'te KKTC'yi tanıdığını ilan etsede uluslararası baskılar sonucunda bundan çok çabuk vazgeçmek zorunda kalmışlardır.1Türkiye’ye yakın bazı diğer devletler de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımanın eşiğine gelmişlerdi ki, onlarda ABD ve İngiltere’nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler. 13 Mayıs 1984’te de BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.
KKTC’nin ilanından sonra, Kıbrıs Türk tarafı adına 2 Ocak 1984’te KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tarafından Rum yönetimine bir iyiniyet önerisi sunulmuştur. Bu öneride, Maraş ve Lefkoşa Havaalanı’nın açılması, kayıp şahıslar komitesinin çalışmaya başlaması, iki tarafın çeşitli alanlarda karşılıklı ilişkilerini geliştirmesi gibi konular yer almaktaydı, bu öneri Rum Yönetimince reddedildi.
Daha sonra BM Genel Sekreteri taraflara, Ocak 85 belgesi olarak bilinen iki toplumlu iki bölgleli federayon önerisini sundu ve Rumlar bunu da reddetti.
Viyana’da ve New York’ta Denktaş ve Kyprianou’nun da katılımları ile BM Genel Sekreteri’nin gözetiminde gerçekleşen görüşme sonucunda BM Genel Sekreteri ile özel temsilcilerinin hazırladıkları başka bir belge (Draft Framework Agreement) ortaya çıktı.
O zamanki BM Genel Sekreteri Javier Pérez de Cuéllar iki tarafı da belgeyi imzalamak üzere BM’e çağırdı. Bu belgeye de 29 Mart (1986) belgesi dendi. Belge, Kıbrıs’ta iki toplumlu iki bölgeli federal bir Cumhuriyet kurulmasını öngörüyordu. Denktaş kabul ettiğini açıklarken Rum Yönetimi Lideri Kyprianou belgeyi reddetti. Bunun sonucunda BM Genel Sekreteri BM Güvenlik Konseyi’ne sunmuş olduğu raporda (S/18/02) BM girişimlerinin çıkmaza girmesinin sorumlusu olarak Rum tarafını gösterdi.
1988 yılında Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı ve Kipriyanu seçimi kaybetti. Yerine Yorgo Vassiliu geçti. Bunun üzerine KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, yeni bir paket hazırlayıp Vassiliu’ya sundu. Belge Kıbrıs’ta Rumlarla Türkler arasında bir güven ortamı yaratılması için çağrıda bulunuyor, karşılıklı işbirliğinin artırılması ve geliştirilmesini öneriyordu. Bu belge de reddedildi ve toplumlararası görüşmeler devam etti.
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’ın 1988 tarihli son iyi niyet önerilerinden sonra, 19 Temmuz 1989 tarihinde Rum kadınların KKTC sınırlarını delme eylemine kadar görüşmeler devam etti ve bu sınır delme eylemiyle görüşmeler kesintiye uğradı. Sonrsında görüşmeler yeniden başlatılmaya çalışılsada Birleşmiş Milletler'in paketleri her iki tarafın da onayı olmadan sunmaları sonrasında yeniden kesintiye uğradı. Durumu değerlendirmek için olağanüstü toplanan KKTC Meclisi ise 23 Ağustos 1989 kararlarını aldı. Kararda; iki kesimlilik, siyasi eşitlik, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi Kıbrıs Türk halkının temel hakları olarak sıralanılıyordu.
BM Genel Sekreteri Javier Pérez de Cuéllar gözetiminde yapılan görüşmeler çıkmaza girmesi sonrasında BM Güvenlik Konseyi 12 Mart 1990’da 649 sayılı, 11 Ekim 1991’de 716 ve 10 Nisan 1992’de 750 sayılı kararları aldı. Bu kararların ortak noktası; Kıbrıs sorununun çözümünün bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü güvence altına alınmış, tek egemenliği bulunan, tek vatandaşlılık temellerine dayalı, siyasi olarak eşit, iki toplumlu, iki kesimli bir federasyon öngörmesiydi.
Görüşmeler 1992 yılında tekrar başladı. Zamanın BM Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali taraflara kendi adıyla anılan bir harita ve çözüm planı sundu. Kıbrıs Türk tarafı haritaya non-paper yani harita olmayan harita adını verdi. Çünkü bu haritaya göre Türk tarafına %28.2 oranında toprak bırakılıyor, 37 Türk köyünün ve Güzelyurt'un Rumlara verilmesi isteniyor, Karpaz’da bir Rum kanton bölgesi oluşturulması ve Rum göçmenlerin kuzeye dönmesi öngörülüyordu. Türk tarafı bunu reddetti.
100 maddelik çözüm planının 91’ini Türk tarafı kabul ettiğini açıklarken, Rum tarafı reddetti. Fikirler Dizisi dı verilen çözüm planı önemi Avrupa Birliği konusunun ancak bir çözümden sonra gündeme gelebileceği, bu konunun iki halkın ayrı referandumuna sunulacağı, eşitlik ilkelerine dayalı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin olduğu federal bir çözüm önermesi ve merkezi devletin zayıf olması idi.
New York’ta yapılan 1. ve 2. tur görüşmelerde diplomatik teamüllere, eşitliğe ve demokratik müzakere yöntemine ters görüşmeler, Gali Haritası ve planının Türk tarafına empoze edilmek istenmesi karşısında KKTC Meclisi 31 Temmuz 1992 tarihli kararı aldı ve Kıbrıs’ta ancak Kıbrıs Türk halkının kabul edeceği bir çözümün geçerli olacağı, BM Genel Sekreteri’nin taraflara çözüm empoze edemeyeceğini vurguladı.
1993'de BM Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali tarafından bu sefer Güven Yaratıcı Önlemler adı altında başka bir belge hazırladı. Belgeye göre, Maraş (Kıbrıs) kenti ve Lefkoşa Uluslararası Havaalanı'nın iki toplumun yararına açılmasını ve iki toplum arasındaki temas ve işbirliğinin sağlanmasını amaçlıyordu. Bu belge de Rum tarafınca KKTC'nin tanımasına ve ekonomik ambargoların kalkmasına imkân sağlayacak bahanesiyle reddedildi.
1993 yılında Rum Kesimi'nden yapılan başkanlık seçimlerini bu kez Klerides kazandı ve AB konusunu gündeme getirerek, Kıbrıs sorununun bu çerçevede çözümlenebileceğini ortaya attı.
Rum Yönetimi Yunanistan'la ortak bir askerî anlaşma imzalayıp, sürekli silahlanmaya milyonlarca dolar harcamaya başladı. Son olarak Rusya’dan S-300 füzeleri satın alıp, bunu adadaki Türk askerine karşı koz olarak kullanmayı denedi. Fakat girişimler neticesinde bu füzeler adaya gelemedi ve 1998 yılında S-300 füzeleri Girit’e konuşlandırıldı.
Rumların tek yönlü AB üyeliği müracaatının ardından daha da karmaşık bir hal alan Kıbrıs görüşmeleri 1995-1997 yılları arasında, adaya gelen çeşitli diplomatlar vasıtasıyla devam etti. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere birçok ülke Kıbrıs'taki gelişmelerden haberdar olmak ve olası bir anlaşmaya katkı sağlamak amacıyla adaya özel temsilci gönderdi.
Bu çerçevede, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın görüşmeler sürecine yeni bir ivme kazandırmak amacıyla Rum tarafına yapmış olduğu öneri ve girişimler, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides tarafından görüşmeler için gerekli zemin olmadığı gerekçesiyle reddedildi.
17 Nisan 1996 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi, New York’ta yapılan görüşmede Genel Sekreter’in iyi niyet misyonu (good offices mission) çerçevesinde yürütmekle olduğu çabalara ve iki tarafça üzerinde mutabık kalınan zirve anlaşmaları temelinde bütünlüklü bir anlaşmaya varılmasına tam destek verdi
Aynı yılın haziranında Denktaş, BM Genel Sekreteri Boutros Ghali ile İstanbul'da görüştü ve görüşmelerin yeniden başlaması için gerekli yolları tartıştı. Boutros Ghali, Clerides ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada iki tarafında kendisinin yeni özel temsilcisi Profesör Han Sung-Joo ve Özel Temsilci Yardımcısı Gustave Feissel ile çalışmalarının önemine değinir. Bu şekilde hızlanan diplomasi trafiği bir kez daha Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle bir sonuca ulaşamadı.
Adada gerilim Rum tarafının silahlanma çabaları ve KKTC sınırlarına yönelik yaptıkları eylemlerle arttı. Rum tarafının tahrikkar ve provokatif tutumu nedeniyle iki halk arasında var olan güvensizlik daha da arttı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti cumhuriyetle yönetilmekte olup yarı başkanlık sistemi bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda devlet başkanı, başbakan ise hükümetin başkanıdır. Çok partili sistem uygulanmaktadır. Yürütme yetkisi hükümetin elindedir. Yasama yetkisi ise hükümetle beraber KKTC Meclisi'ne aittir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi her beş yılda bir yapılır. Cumhurbaşkanını halk seçer. Bu görevi 24 Nisan 2005'ten beri Mehmet Ali Talat yürütmektedir. 50 kişiden oluşan Cumhuriyet Meclisi halkın oylarıyla seçilmektedir. Şubat 2005'de yapılan seçim ile başa gelen Mehmet Ali Talat önderliğindeki CTP, Mehmet Ali Talat'ın cumhurbaşkanı olmasıyla CTP genel sekreteri Ferdi Sabit Soyer'i Cumhuriyetçi Türk Partisi başkanlığına ve başbakanlığa getirmişlerdir. Partinin iktidar ortağı Turgay Avcı önderliğindeki Özgürlük ve Reform Partisi de hükümette yer almaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti resmî adı ile Türkiye haricinde tanınmamakta ve kendisinin 1960 garanti antlaşmalarına dayanarak kurulan ortaklık cumhuriyetinin devamı olduğunu iddia eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin olarak gösterilmektedir. Azerbaycan'a bağlı özerk ülke olan Nahcivan KKTC'yi hâkim güç olarak tanımakta, fakat Azerbaycan KKTC'yi resmî olarak tanımamaktadır. İslam Konferansı Örgütü KKTC'yi Annan Planı'nda ki ismi ile yani Kıbrıs Türk Devleti adı ile üye olarak kabul etmiş ve gözlemci statüsü vermiştir. Diğer ülkelerden Pakistan, Katar ve Gambiya'nın görüşleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya doğru gitmektedir.
2004 Nisan'ında yapılan Annan Planı referandumundan bugüne uluslararası camia KKTC ile var olan ilişkilerini iyileştirmeye başladı. Avrupa Birliği'nin genişlemesi'nden sorumlu üyesi Günter Verheugen raporunda bu şartlar göz önünde tutulursa AB ülkelerinin KKTC'de temsilcilikler açabileceklerini söyledi. AB KKTC'ye 259 Milyon Euro yardım taahhüt etti. Rum Kesimi tarafından engellenmeye çalışan bu yardımı, KKTC direkt olarak almak istemektedir.
Bir yandan, KKTC cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat önemli dünya liderleri ile görüşmelerine devam etmektedir. ABD dış işleri bakanı Condoleezza Rice, İngiltere eski dış işleri bakanı Jack Straw ile görüşmelerde bulundu. Ayrıca 2006 Ağustos'unda Pakistan devlet başkanı Pervez Müşerref tarafından cumhurbaşkanı sıfatı ile ağırlandı.
KKTC bağımsızlık ilanını ardından Bangladeş ve Pakistan tarafından da tanınmasına rağmen uluslararası baskılar sonucu bu ülkeler tanımalarını geri çekmiştir[kaynak belirtilmeli]. KKTC uluslararası toplum tarafından, uluslararası ilişkilerde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte tek devletmiş gibi anılır (örneğin Avrupa Birliği'ndeki üye sayımı). Yine uluslararası ilişkilerde dünya haritalarında Kıbrıs Adası'nın tamamı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne aitmiş ve KKTC yokmuş gibi gösterilir (örneğin Eurovision Şarkı Yarışması'nda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin adının Cyprus olarak gösterilerek, oylama sırası Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne geldiğinde ülkenin, Kıbrıs Adası'nın tamamı olarak gösterilmesi).
KKTC'nin Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı(G.K.K.) adında tümen seviyesinde bir askeri birliği vardır. G.K.K.'nda 18 ile 40 yaşları arasında zorunlu askerliğe alınmış 2000 kadar Kıbrıslı Türk bulunmaktadır. Bunun yanında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 11. Kolordu'su Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı (K.T.B.K.) adanın kuzeyine yerleşmiş durumdadır. Bölgedeki Türk kuvvetleri yaşanabilecek Türk-Rum anlaşmazlıklarına karşı bölgeye yerleşmiş ve Kıbrıslı Türklerin yaşamını koruma altına almış bulunmaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisi kamu sektörü dahilinde ticaret, turizm ve eğitimle beraber tarım ve imalat sanayinden oluşmaktadır. KKTC 'deki kişi başına düşen milli gelir şöyledir:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin önemli yerleşim yerleri, başkent Lefkoşa, Girne ve Gazimağusa'dır. KKTC, ikliminden dolayı fazla yağış almaz. Genellikle sıcak ve güneşlidir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti şu an ki uluslararası camiada tanınmaması durumundan dolayı ekonomik olarak Türkiye'den yardım almaktadır. Tedavüldeki para birimi Yeni Türk Lirası'dır. KKTC'nin neredeyse tüm ithalat ve ihracatı Türkiye üzerinden gerçekleştirilir. Uluslararası telefon kodu olan +90 392 dir. İnternet alan adı .nc.trdir. Dünya Posta Birliği KKTC'yi müstakil bir devlet olarak tanımadığından postalarda "Mersin 10 Turkey" posta kodu ile gönderilir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin baskılarından dolayı KKTC'ye Türkiye hariç direkt uçak seferi düzenlenmemekte ve Ercan Uluslararası Havalimanı ve Geçitkale Havaalanı sadece Türkiye ve Azerbaycan tarafından yasal havaalanı olarak tanınmaktadır.
Yine 1974 yılında Rum Tarafı tarafından KKTC'nin limanlarının, tüm dünya gemilerine kapatıldığı ilan edilmiştir. Türkiye bu ilanı tanımamış ve Kıbrıslı Türk limanlarını serbest ulaşıma açmıştır.
Yerleşim yerlerinin tam listesi için buraya bakınız: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yerleşim yerlerinin listesi
KKTC'nin havaalanları ve limanları uluslararası seferlere kapalıdır. Bu durumun sebebi Rum Kesimi'nin engellemesidir. Türkiye'nin bu çıkmazı aşabilmek maksadıyla gerek BM bünyesinde, gerekse AB bünyesinde yaptığı tüm faaliyetlerin önü Rum Kesimi tarafından kesilmiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin nüfusu yaklaşık 265,000'dir. Kuzey nüfusu iki esas zümreden oluşur: Yerli Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'den gelen göçmenler. Adada hali hazırda bu zümreler dışında Türkiye'den ve kısmen diğer ülkelerden işçi statüsünde çalışmak üzere gelenler de yaşamaktadır. Nüfus çoğunluğunu oluşturan Türkler yanında az sayıda Rum ve Maruni (Kıbrıs ağzında Maronit) doğuda Dipkarpaz, kuzeyde Koruçam (Kormacit) ve Karpaşa'da yaşamaktadır. Kıbrıs Türkleri'nin bir kısmı 1955 yılından itibaren siyasi ve ekonomik sebeplerle ülke dışına göç etmek zorunda kalmıştır. Özellikle İngiltere, Avusturalya ve Türkiye Kıbrıs'tan büyük oranda göç almıştır. Ülkeye uygulanan ekonomik ambargolar nedeniyle üçüncü ülkelere yapılan ticarette büyük zorluklar çekilmesi ülke dışına yapılan göçlerin zaman içöerisinde devamlılık kazanmasına yol açmıştır. Yaz dönmeminde Türkiye ve diğer üçüncü ülkelerden gelen turistler günlük nüfusun artmasına yol açmaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde nüfusunun büyük çoğunluğu kendisini Müslüman olarak tanımlamakta fakat kesin bir müslümanlık bilinci bulunmamaktadır. Bu Müslüman nüfusun cogu Alevidir. Evkaf Dairesi ismindeki kurum bugün Müslümanların dinî ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmaktadır. Din hizmeti veren personelin büyük çoğunluğu Türkiye Cumhuriyeti'nden sağlanmaktadır. Bunların dışında nüfusunun çok az kısmını oluşturan Ortodoks Rumlar ve Katolik Maruniler(Maronit) de bulunmaktadır.
Kıbrıs Türkleri'nin, Kıbrıs’ta dört yüzyılı aşkın varlıklarının dinî ve kültürel mirası, adayı 1571-1878 tarihleri arasında yöneten Osmanlı İmparatorluğu’ndan gelmektedir. 1571 de adayı fetheden Osmanlılar, adayı kendilerinden önce yöneten ve Rum Ortodoks Kilisesinin dinsel özgürlüğünü ortadan kaldırıp yerine Latin kilisesinin kurallarını dayatan Frenk (1192-1489) ve Venediklerden (1489-1571) farklı olarak, adada varolan tüm dinlere karşı büyük bir saygı ve hosgörü göstermiştir. Birçok Rum Ortodoks Kilisesi Frenk ve Venedik döneminde yıkılmaya yüz tutmuştu; Osmanlı yetkilileri bunların kullanım için tamirine ve düzeltilmesine yardımcı oldu. Rum Ortodoks Kilisesine ayrıca dinî binalara ek olarak toprak ve bağımsızlığını sürdürebileceği tam bir özgürlük verildi.
Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi genel olarak üç bölüm ve yükseköğrenim olarak değerlendirilir.
Yüksek öğrenim temel olarak üniversitelerde yürütülmektedir. KKTC'de bulunan altı üniverisitenin yanında İstanbul Teknik Üniversitesi'de yakında KKTC'de yerleşke açaçaktır. Üniversiteler modern uluslararası eğitim teknikleriyle donatılmıştır ve yerli ve yabancı öğrencilere yüksek kalitede eğitim ve araştırma imkânları sağlamaktadırlar. Yurtdışından KKTC üniversitelerine başvuran öğrenci sayısında sürekli olarak artış görülmektedir.
Bazı Kıbrıs Türkleri öğrenimlerini yurtdışında özellikle, Türkiye’de yürütmeyi tercih etmektedir. KKTC'de yüksek öğrenim gören Kıbrıs Türkü öğrenci sayısı 9,414 iken yurtdışında öğrenim gören Kıbrıs Türkü öğrenci sayısı 1,631’dir.
KKTC'de öğrenim gören yabancı öğrencilerin 14,624 kişi gibi büyük bir çoğunluğu Türkiye’den olmakla beraber, Ortadoğu ülkelerinden 1,896 kişi gelmektedir. Üniversitelerin çoğu master ve doktora programları gibi yüksek lisans olanakları sağlamaktadır. Üniversiteler:
Tüm başvuru sahiplerinin bir orta öğretim veya denk bir okuldan bir sertifika ve mezuniyet belgesi olması gereklidir. Tüm Türk vatandaşları üniversitelere ÖSYM (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı) sistemi ile alınır. Yabancı öğrencilerin, Yakın Doğu Üniversitesi hariç, diğer üniversiteler için giriş sınavı zorunluluğu bulunmamaktadır. Bazı üniversiteler okul harç ve giderlerinin karşılanacağına dair başvuru sahiplerinden banka garanti belgesi talep etmektedir. Üniversiteye kabul edilen öğrencilerden İngilizce yeterliliği olmayanlar yoğun bir İngilizce programına tabi tutulmaktadır.
KKTC’de basın özgürlüğü, KKTC Anayasası’nın 26. maddesince garanti altına alınmıştır. Bu maddeye göre basın ve duyuru hakkı tüm vatandaşlar için serbesttir ve sansür uygulanamaz. Bayrak Radyo Televizyon Kurumu (BRT) kamu yayıncılığı yapmakta olup KKTC'nin ilk televizyon kanalıdır. BRT 1 ve BRT World adında iki televizyon kanalının yanında beş adet de radyo ile Kıbrıs Türkleri'nin sesini dünyaya duyurmaya devam ediyor. Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) bir devlet kurumu olarak haber ajansı faaliyeti yürütmektedir. KKTC'de altısı yerli üçü yabancı toplam dokuz haber ajansı, dokuz günlük gazete, dört haftalık dergi, dört aylık dergi, altı televizyon kanalı ve yirmi raday kanalı faaliyetlerine devam etmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ın en büyük gelirlerinden biri olan turizmin ülkede büyük bir yeri vardır. Ülke iklimi tüm yıl boyunca tatil için olanaklar sağlar. Yağışlar Aralık ve Ocak aylarında yoğunlaşıp ortalama deniz sıcaklığı altı ayı aşkın bir süre 20 ºC dir. Kuzey Kıbrıs bahar aylarında saran yabani çiçekleriyle ve havayı dolduran portakal, limon ve greyfurt çiçeği kokularıyla ünlüdür.
Kuzey Kıbrıs sahilleri yüzmek için Akdeniz'in elverişli ve güvenli, mekânlarındandır. Çoğu tatil tesislerinin modern yüzme havuzları yanında, doğu Akdeniz'in serin suları için güzel sahilleri bulunur. Tatil köyleri genelde kuzeyde tarihî Girne kalesi ya da doğuda Gazimağusa yakınlarında kurulmuştur. Tarihî kaleleri ve yapılarıyla ünlü Girne bölgesinin verimli, dar kuzey sahil şeridi arkasında Beşparmak dağları uzanmaktadır.
İçerilerde, kayalık Girne bölgesi ve Beşparmak Dağları gerisinde, geniş verimli Mesarya ovası, Ercan Havaalanı ve ülkenin başkenti Lefkoşa bulunmaktadır. Doğu sahili boyunca tarihî, gelişmiş Gazimağusa kenti ve onun yanında Salamis harabeleri uzanır.
Egzotik Kıbrıs mutfağı, kendi tarihî ve deniz kültürünü yansıtması yanında, doğu ve batı kültürünün de ortak bir sentezidir.
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname