Erdoğan Başkanlığa Hazır

Başkanlık sistemi yeniden masada... Konuyla ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, "Yeni anayasa çalışmalarında artık biliyorsunuz yazılım süreci başladı. Bu süreç içerisinde tartışılabilir. Bunlar hepsi demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. Bu başkanlık sistemi mi olur, yarı başkanlık sistemi mi olur bunların hepsi tartışılabilir" dedi.
Erdoğan Başkanlığa Hazır

Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:

"Tartışmaların sonucunda eğer parlamento burada 'şu sisteme degeçebiliriz, uygundur' diyorsa, bizim zaten söyleyebilecek hiçbir şeyimiz kalmaz. Ama bütün mesele Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar. Yani fikirlerin çatışmasından, çarpışmasından, müzakeresinden hakikat güneşi doğar."

AK Parti kanadından benzer bir açıklama da Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'dan geldi. Bozdağ konuyu "Başkanlık sistemi yeni anayasada müzakere edilmeli" önerisiyle yeniden gündeme taşıdı. "Parlamenter Denetim Sempozyumu"nun açılışında konuşan Bozdağ, Türkiye'deki parlamenter sistemi eleştirdi.

TEPKİLER

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın, "Denetimin en etkin yapılmasına izin veren sistem, başkanlık sistemidir. Gerçek anlamda yasama ve yürütmenin birbirine karşı bağımsız olduğu başkanlık sistemini müzakere etmek lazım" sözlerini, "Sayın Bozdağ, 2007'deki cumhurbaşkanı seçimine, görevlerine ilişkin yapılan değişikliğin yanlış olduğunu itiraf etmektedir. Türkiye'nin tartışması gereken başkanlık sistemi değildir. Türkiye parlamenter sistemden vazgeçmemelidir" ifadeleriyle değerlendirdi.

Hamzaçebi, Türkiye'nin, 1876'daki Kanun-i Esasi uygulamasından bu yana, bütün anayasalarında parlamenter sistemi benimsediğine işaret ederek, 1982 Anayasası'nın, 1961 Anayasası'nın eksiklikleri dikkate alınarak, parlamenter sisteme bir başka bakış açısı getirdiğini söyledi. Hamzaçebi, "Bu anayasa da bugün tartışılıyor, bunun parlamenter sistem açısından eksik ve yanlış bir model olduğunu konuşuyoruz. CHP olarak da görüşümüz budur. Buradaki cumhurbaşkanı tarifi de doğru değildir. Parlamenter sistemde, cumhurbaşkanı değil, başbakan daha güçlüdür. Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu vardır, bu makam denge makamıdır. Cumhurbaşkanlığının, bu çerçevede yapılandırılması gerekir" görüşünü ifade etti.

Türkiye'nin tartışması gerekenin başkanlık sistemi olmadığını ifade eden Hamzaçebi, Türkiye'nin, parlamenter sistemden vazgeçmemesi gerektiğini söyledi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek de, başkanlık sistemi önerilerinin yeni anayasa çalışmalarında gündeme gelirse, orada tartışılacağını belirtti.

Erdoğan 'Başkanlık sistemi tartışılabilir'

Slovenya Başbakanı Janez Jansa ile ortak basın toplantısında gazetecilerin konuyla ilgili sorularını cevapladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan toplantıda Bozdağ’ın sözlerinin hatırlatılması üzerine şunları şöyle konuştu, “Yeni anayasa çalışmalarında yazım süreci başladı. Bu süreç içinde tartışılabilir. Bunlar demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. Tartışmaların sonucunda parlamento şu sisteme de geçebiliriz diyorsa. Bizim söyleyecek bir şeyimiz kalmaz.”

"FİKİRLERİN MÜZAKERESİNDEN HAKİKAT GÜNEŞİ DOĞAR"

Konuşmasına “Müsademe-i efkardan Barika-i hakikat doğar” şeklinde devam eden Erdoğan bu sözlerinin ardından gülümseyerek çevirmene “bu sözleri çevirirken biraz zorlanacaksın” dedi ve açıklamasını yaparak, “Yani fikirlerin müzakeresinden hakikat güneşi doğar” dedi.

BOZDAĞ: "BAŞKANLIK SİSTEMİ MÜZAKERE EDİLMELİ"

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Denetimin en etkin yapılmasına izin veren sistem, başkanlık sistemidir. Gerçek anlamda yasama ve yürütmenin birbirine karşı bağımsız olduğu başkanlık sistemini müzakere etmek lazım” demişti.

Bozdağ, Meclis'te düzenlenen Parlamenter Denetim Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de mevcut anayasadaki sistemin adına “parlamenter sistem” denilemeyeceğini, kuvvetler ayrılığını tam olarak görmenin zor olduğunu, söz konusu sistemin denetimin etkin şekilde yapılmasına da izin vermediğini belirterek, “Denetimin en etkin yapılmasına izin veren sistem, başkanlık sistemidir. Gerçek anlamda yasama ve yürütmenin birbirine karşı bağımsız olduğu başkanlık sistemini müzakere etmek lazım” diye konuştu.

Başkanlık sisteminin özel detayları

Başkanlık sisteminin tartışılmaya başlandığı günde TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu, sabah.com.tr’ye Türkiye’ye getirmek istedikleri başkanlık sisteminin şifrelerini anlattı.

"PADİŞAHLIK PARLAMENTER SİSTEMDE VAR, BAŞKANLIK SİSTEMİNDE YOK"

Başkanlık sisteminin tartışılmaya başlandığı günde TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu, "Turgut Özal döneminden beri üzerinde çalışıyorum" dediği başkanlık sisteminin şifrelerini Sabah.com.tr'ye anlattı.

TAHA DAĞLI

"Bizim düşündüğümüz modelde padişahlık yok, aksine padişahlık şu anki parlamenter sistemde var" diyen Kuzu'ya göre ABD ile Fransa'da uygulanan modellerin birleşimini öngören bir model yaratılacak. Buna göre başkanlık sistemi federal olmayacak, parlamento ile hükümetin güçlerini paylaştıracak, belediyeleri, yerel yönetimleri güçlendirecek… İzmir'de ne varsa Diyarbakır'da da o olacak. İşte Kuzu'nun o önemli açıklamaları:

İZMİR'DE NE VARSA DİYARBAKIR'DA DA O OLACAK

Benim rahmetli Turgut Özal döneminden bu yana üzerinde çalıştığım bir konu bu. Biz başkanlık sistemini gündeme getireceğiz. İnşallah muhalefet de aklıselim davranır ve bu konuyu iyice düşünür, tartışır.

Ben yıllardır bunun üzerinde çalışıyorum ve inanmadığım bir modeli kesinlikle savunmam. Düşündüğüm model ABD ile Fransa'daki başkanlık sisteminin birleşimi, Türkiye'ye has bir model, Başbakan'ın yetkilerini, hükümetin ve parlamentonun gücünü zayıflatan, güçlerini paylaştırıp yerel yönetimleri, belediyeleri güçlendiren bir sistem. İzmir'de ne varsa Diyarbakır'da da aynını getiren bir sistem. Bir kere istikrar vadeden, koalisyon hükümetlerini barındırmayan bir sistem. Ve kesinlikle federal yapının olmadığı bir sistem.

TÜRKİYE'NİN BAŞKANLIK SİSTEMİNE İHTİYACI VAR

Tabii ki başkanlık sistemi bu yeni anayasa paketinin içinde olmalı. Çünkü parlamenter sistem sorun çözmüyor aksine beraberinde sorun getiriyor. Türkiye'nin ihtiyacı olan başkanlık sistemidir. Bugün Başbakan Erdoğan çalışıyor, yarın koalisyon olacak, onlar bozacak. Geçmişte böyle oldu, Menderes çalıştı sonra koalisyon geldi, Özal çalıştı sonra koalisyon geldi. Bu sistem, Türkiye'nin sorunlarını çözecek olan tek sistem. Ama biz bunu kesinlikle kimseye dayatamayız.

Zaten böyle bir düşüncemiz de yok. Olmazsa olmaz, ille yapılacak diye bir şey yok. Biz başkanlık sistemini anlatacağız, herkese açık açık en ince ayrıntısına kadar bunu öğreteceğiz, buna karşı çıkarlarsa o zaman mecburen yine parlamenter sistemle devam ederiz. Başkanlık sistemini anlatırken muhalefetin buna iyi niyetle yaklaşması lazım. Çünkü eğer öğrenmek niyetiyle yaklaşırlarsa o zaman başkanlık sisteminin ne kadar gerekli ve ne kadar sorun çözücü bir sistem olduğunu görecekler. Ama bunu bilmedikleri için 'padişahlık geliyor' gibi saçma sapan ithamlarda bulunuyorlar.

BAŞBAKAN'IN YETKİLERİ OBAMA'DAN 3 KAT FAZLA

Başkanlık sistemini bilmiyor, bilmedikleri için bunu söylüyorlar, tek adamlıktan, padişahlıktan bahsediyorlar. Mesela Amerika'da başkanlık sistemi var, Türkiye'de ise parlamenter sistem… Şimdi biz başkanlık sistemine geçsek Başbakan Erdoğan'ın yetkileri Amerika Başkanı Obama ile eşit olacak. Oysa şu an bizde Başbakan'a verilen yetkiler, başkanlık sistemindeki Obama'nın yetkilerinden 2-3 kat daha fazla.

ABD İLE FRANSA'DAKİ MODELİN BİRLEŞİMİ OLMALI

Modellerden biri Amerikan modeli, yani tam başkanlık sistemi… Diğeri ise Fransa'da uygulanan yarı başkanlık sistemi. Türkiye'de yarı başkanlık sistemini anlatmak daha kolay, çünkü bu sistemde başbakan var, cumhurbaşkanı var. Ama yarı başkanlık sistemi Türkiye'nin ihtiyacına uygun değil. Türkiye'de tam başkanlık modeli gelirse, illa Amerika'daki gibi iki meclise gerek yok, federal yapıyı gerektirmez, eyaletlere bölünmeyi gerektirmez.

ABD'de böyle yapılıyor ama biz buna düzenleme getireceğiz. Hatta buna örnek de vereyim, 1961 Anayasası'nda bizde de iki meclis vardı. Ama biz federal bir yapıya mı sahiptik? Hayır! O zaman niye Amerika'daki modeli alırsak, federal yapı zorunlu olacak? Böyle bir şey yok. Başkanlık sistemi illa federal yapıyı gerektirir diyorlar, buna şu cevabı veriyorum: Amerika da Almanya da federal yapıda fakat Almanya başkanlık sistemi ile idare edilmiyor, parlamenter sistem var. O halde illa birebir uygulanacak diye bir kural yok, biz bu konuda Türkiye'ye has bir model çizeceğiz.

Bugün önce Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ “Anayasa yazımı sürecinde başkanlık sistemini müzakere etmek lazım” şeklinde açıklama yaptı. Ardından Slovenya'da olan Başbakan Erdoğan da özel bir deyim kullanarak aynı konuda açıklamalarda bulundu

Erdoğan, Türkiye'nin ilk başkanı mı olacak?

Şimdiye dek hep başkaları tarafından yürütülen başkanlık tartışmasına Erdoğan'ın dün dahil olması iki bakımdan önemli.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dün Slovenya’da bir soruya cevaben Türkiye’nin başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemini tartışabileceğini söylemesi, aslında herkesin bir süredir oluruna bıraktığı konuyu ülke siyasi gündeminin en üst sırasına yerleştirmiş bulunuyor.

Aslında dünkü tartışmada perdeyi açan, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ oldu. Bozdağ, siyasi denetimin en iyi sağlandığı sistemin başkanlık sistemi olduğunu söyledi. Tabii başkanlık sistemi deyince ilk akla gelen Amerika Birleşik Devletleri. Orada da sistemin belkemiği federal yapıdan kaynaklanıyor. Ama federasyon ile başkanlık sistemi birbirine şart değil; örneğin Almanya bir federasyon ama parlamenter sistemle, sembolik bir cumhurbaşkanı ve güçlü başbakan sistemiyle yönetiliyor. İkisinin arasında, cumhurbaşkanının bakanlar kurulunu da yönettiği Fransız yarı-başkanlık sistemi var ama orada da federatif sistem değil, güçlü merkezi yapı var.

Şimdiye dek hep başkaları tarafından yürütülen başkanlık tartışmasına Erdoğan’ın dün dahil olması iki bakımdan önemli:

Birincisi, Türkiye yeni bir anayasa yazım sürecinin tam ortasında. Dolayısıyla muhalefet ile bu tartışmayı açmanın, onların rızasını alıp alamayacağını anlamanın tam sırası.

İkincisi, Türkiye yeni anayasasıyla başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemine geçerse Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin tamamlanmasının ardından Türkiye’nin ilk başkanı olmaya aday şu anda tek kişi var, o da Erdoğan.

Evet, Anayasa Mahkemesi’nde cumhurbaşkanı seçimi yöntemine ilişkin CHP’nin itirazı hâlâ bekliyor; o itirazın kabulü halinde, Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresi 2014’te değil, beş yılın sona erdiği 28 Ağustos 2012’de de tamamlanmış sayılabilir. O tarihe dek anayasa değişmemişse de halkoylamasıyla beş yıllığına mevcut yetkilerle bir cumhurbaşkanı seçilmesi gerekecek.

Erdoğan tercihinin 2014’te 7 yıllığına cumhurbaşkanı seçimi yapılması olduğunu zaten yasal olarak da söylemiş durumda; değişiklik yapılması halinde bunun başkanlık seçimi olacağı da söylenebilir.

Başkanlık sistemine geçiş, Türkiye’de yalnızca yasama, yürütme, yargı erklerinin ayrımı bakımından yapısal siyasi tartışma değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesindeki rolü bakımından bir dış siyaset tartışması da başlatabilir. Özellikle de Ortadoğu’daki sınırların yeniden çizilmesine dek varma ihtimali olan çatışma ortamı yükselirken... O nedenle muhalefet partilerinin anayasa çalışmasına eklemlenmesi kaçınılmaz olan başkanlık sistemi tartışmasına nasıl yaklaşacağını iyi gözlemek gerekiyor; son yılların en ciddi, önemli tartışması asıl şimdi başlayacak gibi görünüyor.

Futbola girmek istemezdim ama...

Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun (PFDK) gecenin bir vakti, adeta bir darbe bildirisi gibi yayımladığı açıklamasını okuyunca zihnimde iki benzetme belirdi. Teşbihte hata olmazmış; birincisi 1957-58’deki meşum ‘Dokuz subay olayı’ davası. O dava, “Bunlar darbe hazırlığı yapıyor” diye bir grup cuntacıyı ihbar eden subayın mahkûmiyetine, serbest kalanların da 27 Mayıs 1960 darbesine katılmasına yol açmıştı.

İkincisi de, 1990’larda Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in birbirleri hakkındaki yolsuzluk iddialarını Meclis komisyonlarında ANAP ve DYP’lilerin oylarıyla karşılıklı aklaması idi. Bu aklama Türkiye’yi tarihinin en ağır ekonomik krizine gitmekten kurtarmadı, onu hızlandırdı. Bugün ANAP ve DYP’nin ne durumda olduğunu sormak belki gereksiz...

PFDK’nın ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun, birkaç kişinin üzerine sorumluluk yıkarak Türkiye’de tertemiz futbol oynandığına bizi inandırmaya çalışması ile bu iki yakın tarih dersindeki sözde temizlik çalışması birbirine benziyor.

Bu hamlelerin Türkiye’de futbolu daha da geri noktalara götürmesi endişesini taşıyorum.