1950'li yılların başında İstanbul’da kurulan ilk gecekondu yerleşimlerinden biri olan Karanfilköy, TEM otoyolunun hemen kenarında yer alıyor. Çoğu az katlı ve bahçeli konutlardan oluşan mahalle barınma amaçlı olarak yapılmış gecekondu yapısını hala koruyor olması nedeniyle de İstanbul’daki çoğu gecekondu bölgesinden ayrışıyor. İlk başta daha çok Karadeniz kökenli ailelerin gelip yerleştiği bölge, daha sonra İç Anadolu Bölgesi’nden başka insanların buraya göç etmesi ve daha önce yerleşmiş olan insanların da kendi akrabalarını getirmesiyle birlikte giderek gelişmeye başladı.
1980'li yıllara kadar yol, su, kanalizasyon gibi altyapı sistemleri olmayan, elektriğini kendi imkan ve katkılarıyla sağlamış bir mahalle durumundaki Karanfilköy, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün buradan geçmesiyle birlikte iki parçaya bölünüyor. Bir kısmı Beşiktaş Belediyesi, diğer kısmı ise Sarıyer Belediyesi sınırları içerisinde kalan bölgenin, Beşiktaş Belediyesi sınırları içinde kalan büyük kısmı –bugün Karanfilköy olarak anılan alan- zaman içinde kent içindeki arazilerin azalması, bölgenin değerinin giderek artmasının da etkisiyle, yatırımcıların göz bebeği haline geldi.
Karanfilköy’deki bu ekonomik potansiyele yönelik olarak ilk ciddi dönüşüm projesi girişimi Bedrettin Dalan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde gerçekleşti. Karanfilköy gibi benzeri yerleşimleri dönüştürmeyi, bu alanlara yüksek katlı yapılaşmayla birlikte, farklı sosyal grupları çekmeyi planlayan Dalan’ın projesi, yönetimin değişmesi nedeniyle taslak aşamasında kaldı.
1990'lı yılların ortasına alanla iligili gerek proje üretimi, gerekse de geçmiş dönemlerde üzerinde çalışmış projelerin uygulanmasına yönelik herhangi bir hareketliliğin yaşanmadığı Karanfilköy Mahallesi, 1996 yılında bir sabah aniden verilen yıkım kararıyla yeniden kent gündeminin üst başlıklarına oturdu. Konuyla ilgili görüştüğümüz Akatlar Kültür ve Dayanışma Derneği (AK-DER) Başkanı Şinasi Yalçın o süreçte yaşananları şu sözlerle anlattı: “1996 yılında bir sabah uyandığımızda Karanfilköy'ün çevresi yıkıma gelen 3000 civarında polis, zabıta ve yıkım ekibiyle sarılmış, sokaklara giriş çıkışlar yasaklanmıştı.
Amaçları Karanfilköy’ü yıkıp, burada Akkent adında bir proje gerçekleştirmekti. Mahalle halkını buradan çıkartıp kentin uzaklardaki yeni varoşlarına atan, yani süren, buraya başka sosyal katmanları getirip oturtmayı hedefleyen, içerisinde birkaç tane gökdeleni olan bir projeyle böyle bir yıkıma geçtiler. Mahalle halkının özverili dayanışması, direnişiyle birlikte geri çekilmek zorunda kaldılar.”
Karanfilköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi
1996 yılında yaşanan bu yıkım girişiminden beri Karanfilköy Mahallesi, kaldığı yerden yaşamına devam ediyor. 90’lı yıllardan itibaren, Akmerkez, Akatlar Kültür Merkezi gibi yapıların yapılmasıyla birlikte hareket kazananan Akatlar semtinde, çoğu yüksek katlı bloklar arasında sıkışıp kalan mahalle, son yerel seçimlerle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanlığı’na gelen Kadir Topbaş’ın gecekondu bölgelerine yönelik olarak gerçekleştirmeyi düşündüğü dönüşüm projesi hedeflerinden biri oldu. Mahalleye yaptığı ziyaretin ardından Kadir Topbaş, Karanfilköy’ün kaldırılması, kaldırılırsa nasıl yapılacağı, mahalleliye borçlandırarak daire verilirse ödeme veya kira ödeme durumlarının olup olmadığı gibi konulara ilişkin Büyükşehir Belediyesi ile bir görüşme gerçekleştirerek, Beşiktaş Belediyesi’nden bu alan ilişkin bir rapor hazırlamasını istedi. Tam da bu noktadan itibaren İstanbul’da benzeri herhangi bir yerleşimde bugüne kadar sağlanamamış yerel halk projesi filizlenmeye başlıyor.
Dönüşüm projesinden bu görüşme aşamasında haberdar olduklarını dile getiren AK-DER Başkanı Şinasi Yalçın o günden bu yana yaşanan süreci şöyle özetliyor: “Konudan haberdar olduktan sonra, Beşiktaş Belediyesi ile görüştük. Böyle bir şeyi mahalleyle konuşmadan tartışmadan nasıl yaparsınız dedik. Onlar da bizi haklı buldular. Beşiktaş Belediyesi’nden bir teknik heyet mahallemize geldi. Zaten Belediye Başkanımız, bu bölgeye seçim öncesinde geldiğinde, bölgede nefes alınacak alanlardan güzel ve yeşil bir alan olduğunu; yeşilin korunmaya çalışıldığı bir bölge olması dolayısıyla da güzel bulduğunu ifade etmişlerdi.
Biz de Beşiktaş Belediyesi’nin rapor hazırlaması yerine, mahalle halkıyla birlikte bir çözüm üretmeyi önerdik. Çözüm önerisini sizinle paylaşacağız, siz ondan sonra raporunuzu Büyükşehir Belediyesi’ne iletin dedik”. Beşiktaş Belediyesi’nin AK-DER’in sunduğu bu öneriyi desteklemesi üzerine dernek çalışmalarına başlamış. Dernek yetkilileri önce Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, Harita Mühendisleri Odası gibi kurumlardan bazı temsilcileri derneğe davet ederek, görüşlerini almış, kendilerinin ham önerilerini onlarla tartışmış. Daha sonra, mahalleyi sokaklara ve evlere ayırarak, sokak ve ev toplantıları düzenlemiş. 2 – 2,5 ay süren bu sokak ve ev toplantılarıyla AK-DER mahalleliye, burayla ilgili yönetimlerin ne düşündüğünü, bu düşünme aşamasında nasıl bir proje geliştirilmesi gerektiğini anlatmış ve onlardan gelen önerileri, eleştirilerini dinlemiş.
Yapılan tüm bu toplantılar da kayıt altına alınmış. Bu görüşmeler sırasında mahalle halkının büyük çoğunluğu ihtiyaç ve talepler doğrultusunda, AK-DER tarafından hazırlanmaya çalışılan taslakta istedikleri değişiklikleri söylemişler. AK-DER yetkilileri bu toplantılardan çıkan kararları bir bütün haline getirmiş ve Proje Danışmanı olması için de Şehir Plancısı Faruk Göksu ile anlaşmışlar. Çalışmalar belli bir noktaya geldikten sonra, Beşiktaş Belediyesi ile görüşülmüş. Beşiktaş Belediye Başkanı, meclis üyeleri, muhtarlar ve mahalle halkının tümünün katıldığı yaklaşık 1.000 kişilik bir toplantıyla da çalışma kamuoyuna sunulmuş. Beşiktaş Belediye Başkanı ve meclis üyeleri bu projeyi sonuna kadar desteklediklerini, çünkü yerel halk tarafından yapılan ülkedeki ilk proje olduğunu dile getirmişler.
AK-DER Yönetim Kurulu
42. ISoCaRP (Uluslararası Şehir ve Bölge Plancıları Birliği (International Society of City and Regional Planners- ISOCARP) Kongresi’yle birlikte İstanbul’a gelen 45 farklı ülkenin Şehir Plancıları da Eylül 2006’da mahalleyi ziyarette bulunmuş. Daha sonra Bilgi Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden akademisyenler de projeye kendi hazırladıkları önerileri sunarak katkıda bulunmuş. Karanfilköy, bunun dışında iki mimarlık öğrencisinin doktora tezinin de konusu olmuş. Alman Hessen Sendikalar Birliği, Alman Siyaset Bilimcileri, Japonya ve İsviçre mimarlık heyetleri gibi çok sayıda yerli yabancı kişi ve kurum mahalleye bu projeyle ilgili konuk olmuş.
Arsanın asıl sahibi olmasından ötürü İBB’ye yaptığı bu çalışmalarla birlikte başvuruda bulunan mahalleli, ödeyebilecekleri cüzi miktarlarla bu alanı kendilerine devrilmesi talebinde bulunmuş. Geçmişte gecekondu önleme bölgesi olarak tahsis edilmiş hazine alanı olan bu bölge ile ilgili bu talep, Büyükşehir Belediyesi tarafından Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü'ne havale edilmiş. Alanın bir diğer özelliği de Boğaziçi Etkilenme Bölgesi’nde yer alıyor olması. Buna göre TAKS: 0,15, KAKS: 0,75 imar durumu bulunan, yani 5 kata kadar yapı yapılabilecek, taban alanı da 0,15 olarak belirlenen bir imar koşulu bulunan bölgeyle ilgili geliştirilen projede, 2 katlı sıra bahçeli evler öneriliyor. 600 tane yapının yıkılıp yerine 600 tane yeni yapı yapılmasını öngören projede sosyal donatı alanlarına ilişkin bölgeler de ayrılmış.
Burada yaşayan insanların hepsinin bir kez birilerine para vererek bu arsaları aldığını, işgalci gibi söylemlerin doğru olmadığını dile getiren Şinasi Yalçın, 1950'lerle birlikte kırdan kente göçün yoğun olması, özellikle büyük sermayenin ucuz işgücünü kentlere yapılmasına göz yumulan bu yapılarla ilgili “Hiçbir altyapı, hiçbir arsa hazırlığı yapılmaksızın bu insanları önce teşvik edip sonra da bu insanları işgalci görmek kadar çirkin bir şey olamaz.” sözleriyle ifade ediyor.
Sonrasında Büyükşehir Belediyesi’ndan tayin edilen yetkililerle 5 kez heyetler halinde görüşme yapan dernek, görüşmeler sırasında apartman tipi yapılar yapılması, halkın kendilerine sunulacak dairelere borçlanarak sahip olmaları önerisiyle karşı karşıya kalmış. Daireler için öngörülen miktarın mahalle gerçekleriyle örtüşmediğini ve önerilen yüksek meblağları kimsenin ödemeye gücünün olmadığını dile getirmiş. “Biz bazı kesimler gibi şunu demiyoruz: ‘Para pul da vermiyoruz, hiçbirşey de yapmıyoruz, siz bizim tapumuzu vereceksiniz.’ Vermelisiniz bu bizim doğal hakkımız ama biz yine de buraya belli bir miktar para da ödeyerek ve ranta yönelik olmayan bir proje sunuyoruz. 5 kat istemiyoruz, 2 kat istiyoruz. Planları da siz buna yönelik olarak geçireceksiniz.
Diyeceksiniz ki imar planında bu alanda bahçeli iki katlı evler yapılabilir. Dolayısıyla da kimse 5 katlı yapamaz. Böylece kendi içerisinde daha yaşanan, daha nefes alınabilir, yeşili daha bol olan bir alan haline gelecek” diyen Yalçın, Karanfilköy’de ciddi bir komşuluk ve dayanışma ilişkisi, Karanfilköylülük kültürü olduğuna dikkat çekiyor. Kadir Topbaş’ın da, projeyi baştan çok beğendiğini, ama arsanın değeri itibariyle buranın değerini daha yüksek tutmak zorunda olduğunu dile getirdiğini söyleyen Yalçın “Bu çok gerçekçi bir yaklaşım değil çünkü burası Dubai Towers’ın arazisi gibi boş, ticaret yapılacak bir alan değil. Eğer gerçekten kentsel dönüşüm deniyorsa, kentsel dönüşüm insanla yapıyla birlikte dönüşümdür. İnsanı atan, yapıları değiştiren, başka sosyal dokudan insanları getiren bir dönüşüm kentsel dönüşüm olmaz. Kentsel sürgün ve rantsal dönüşüm olur. Böyle bir şeyi biz asla kabul etmiyoruz. Burayı dönüştüreceksek biz dönüştürceğiz ve bizim ihtiyaçlarımıza uygun bir projeyle dönüştürmeliyiz, çünkü burada biz yaşıyoruz.”
Bugün gelinen aşamada, mahalle halkı ve AK-DER İBB’nin onayını bekliyor. 1,5 – 2 sene süreceği tahmin edilen yeniden yapılanma sürecinde insanların barınma sorununun nasıl halledileceğine ilişkin ise AK-DER 3 olasılık üzerinde yoğunlaşmış. Bir banka ile hem arsaların alınması hem de yapıların yapılması ile ilgili 2 yılı ödemesiz, geri kalanı 20 yıl vadeli kredi sağlaması ile ilgili öngörüşme yapılmış. Mahalle halkına sağlanacak bu kredi ile 20 yıla yayılmış taksitlerle tapular alınmış ve binalarda oturuluyor olacak.
Yalçın “Bunu eğer İBB, KİPTAŞ kanalıyla yapmayı düşünürse, onunla yapsın bizim için hiç fark etmiyor. Sonuçta bizim derdimiz bu projenin uygulanması ve bu mahalle halkının burada yaşamaya devam ediyor olması.” diyor ve ekliyor “Belki İBB ile anlaşılarak, TOKİ ve KİPTAŞ’ın yaptığı boş duran çok sayıda bina, insanlar 6 aylığına yada 1 seneliğine kiralanabilir. Orada meydana gelebilecek boya, badana gibi bir takım masraflar da müteahhit firma tarafından karşılanır.”
Karanfilköy’de bir takım kesimlerin önünü kestiklerini düşündüklerini ifade eden Yalçın, çok haklı bir proje ürettiklerini, bu projenin çevredeki sitelerde de olumlu yankı bulduğunu, çünkü bir uzlaşı kültürünü yaşama getirmek istediklerini vurguluyor.
1992 yılında kurulan AK-DER’in kadın kolları, çevre, eğitim gibi aktif olarak faaliyette bulunan çeşitli komisyonları bulunuyor. Dernek 2 seneden bu yana ÇEKÜL Vakfı ile işbirliği içinde okuma yazma kursları düzenliyor. Ayrıca baba destek programları, Pazar günleri ilkokul çağındaki çocuklara yönelik olarak İngilizce kursları gerçekleştiriliyor.
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname