M-Devlet, E-Devlet uygulamalarının mobil cihazlar üzerinden de takip edilmesini sağlayan bir uygulamadır. Son dönemlerde Turkcell tarafından geliştirilen AppStore uygulamasıyla iPhone üzerinde E-Devlet işlemleri yapılabilmekte.
Her şey kontrol edilmek isteniyor ve güven inisiyatifi sıfıra indi. Bu da; her yapılanın kayıt edilmesini gerektiren paranoya kültürünü geliştirdi. Bu kontrol kayıtçılığı o kadar çok veri oluşturuyor ki zaten teknoloji olmasaydı bunu 19. yy. sistemleri ile çözemezdik. İşlenecek bilgi miktarı o kadar artı ki: Bilgi çağının elektronik ortama geçişi zorunlu kılıyor.
Dört yıl önce yazdığım bir yazıda: E-devletin, topluma daha iyi hizmet etmek için iyi bir fırsat vereceğini belirtmiştim. Ama yazının asıl amacı; bu işin E-devlet ile sınırlı kalmayacağı, devletin sağına soluna yeni, yeni eklentiler geleceğini göstermekti. Buna örnek olarak da M-Devleti ve bunun ülkemizde nasıl anlaşılacağını -kimilerine göre karamsar bir dille- anlatmıştım. O gün için “gelecek” diye yazdıklarım, bu gün artık konuşuluyor. 20 - 30 yıl değil sadece DÖRT yıl geçti.
Bürokrasi ve politika işinin içindeki planlayıcı ve onaylayıcı mekanizma M-Devleti sonunda masaya yatırdı. Masaya yatırılan, şekillendirilen, projelendirilen önümüzdeki 40 yılın tümüyle etkisinde kalacağı bir unsur. Daha şimdiden, kamuoyu da M-Devlet tartışmasından nasibini almaya başladı. Gazetelerimizde ekonomi-politika sayfalarında bol, bol göreceğimiz terimlerden biri: “M-Devlet” denilen mekanizma olacak.
PEKİ NEDİR BU “M-DEVLET”?:
“Devletin her an, her yerde ve her kurumu ile olması demek.”
Ana fikir bu. Ama bunu pat diye gerçekleştirebilmek imkansız. Kurumlar birer ikişer bilişimi ve teknolojiyi içlerine sindirecek, sonra el ele vermeyi öğrenecek, sonra tek bir bütün oluşacak. İşte bunun adı: E-Devlet
M-Devlet ise bu E-Devletin her an, her yerde, her kurumu ile var olan yüzü. (M’sini Mobil kelimesinden alıyor.)
Kurumları bilişim ve teknoloji ile biri birine bağlayan çimentonun adı da “E-İmza” denilen sistem. E-İmza sayesinde; E-Devlet sistemine bağlı kurumlar, karşılarındaki vatandaşların yaptığı istekleri değerlendiriyor. İster kurum yöneticileri olsun, ister vatandaşlar istekleri ve işlemleri kendilerinin yaptığını bu sayede ispatlıyorlar. Bu sistem sayesinde raflar dolusu dilekçe ve evrak birkaç kiloluk bilgisayarlara rahatça sığıyor.
Olması gerekenler bunlar da olanlar acaba bunun ışıklarını veriyor mu?
Hayır vermiyor.
* * *
E-Devlet işini birileri Ev-Devlete çevirmeye çalışıyor.
Ev-Devlet denilen de ne? Nerden çıktı şimdi bu?
Memurların işe gitmeden evinden, odasından işlerini yapması demekmiş.
Biraz bankamatik memur kavramına benziyor. Ama burada memur iş yapıyor...
Bu uygulama tuhaf gelmedi aslında. Bir çeşit ara sistem. Tamamen bilgi teknolojileri ile yönetilecek bir devlet için tampon bir dönem de denilebilir. Bir sonraki aşamada artık memura da gerek kalmaz. Hem böylece personelin kamu kuruluşlarına istihdamının masa - oda - koridor - tuvalet - yemekhane gibi ziyanları da ortadan kalkar.
Bu durumda vatandaşlarda dilekçelerini MSN den yazar.
Memurlar akşam 17:30 da çevrimdışı olur.
Hem böylece otobüslerde sokaklarda vapurlarda stres içinde bir kalabalık da oluşmaz.
Bunlar bazı memurların hoşuna gidebilir. Ama unutmayalım ki evinden, çayını yudumlayarak iş yapmak pek uzun sürmez. Çok sürmez onunda çaresini bulurlar.
Biri çıkar derki; “Bu memur nasıl olsa evde iş yapıyor. Bunun yerine bir bilgisayar koysak kaç ayda amorti eder?” İşte bunu söylemeye başladığımız günler gelecek. Yardımcı gibi gördükleri bilgisayarlar en büyük rakipleri haline gelecek. Memur sayısı 100000 civarına düşecek ve sistem tamamen dijital olacak. (Bu işin ütopyasında; bırakın memuru insanın hiçbir türü yok. Onu da belirtmek lazım!)
Mutlu bir Türkiye’nin başlangıcı belki de budur.
Ekmek yoksa pasta yemeyi, öğrenciler olmasa Milli Eğitimin ne kadar kolay yönetileceğini ‘fikir’ bâbından söyleyenler: ‘Memurlar olmasa devlet ne kolay yönetilir’” demeyi akıl edebilir miydi acaba?
Ama şunu rahatça söylüyorum: Siyasetçiler olmasa yönetmek ne kolay olur! Tabii burada, işini ‘adam gibi’ yapan azınlığın hakkını da yememek gerekir. Ne de olsa: Onca kunduz köklerini kemirirken Türkiye; ulu bir çınar gibi ayakta duruyorsa, onlar sayesindedir.
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname