İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi), 1981 yılında 2560 Sayılı Kanunla İstanbul Valiliği denetiminde kurulmuş ve 1984 yılında 3009 sayılı kanunla İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesine alınmıştır.
Şehrin faydalandığı su kaynaklarının bir kısmının İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sınırları haricinde olması sebebiyle de, İSKİ'nin görev alanı Bakanlar Kurulu kararıyla Istranca Dereleri havzalarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
İSKİ, halihazırda toplam 7865 (memur:2118,işçi:5379,sözleşmeli memur:309,Belbim:58) çalışanıyla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı, bağımsız bütçeli, kamu tüzel kişiliğine haiz bir kuruluştur.
Şehre Su Temini ve İsale Hatları
M.Ö. 658 yılında Sarayburnu ve çevresinde kurulan ve Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, jeopolitik bakımdan da çok önemli yerleşim merkezlerindendir. Asya ile Avrupayı birleştiren tabiat harikası Boğazı, Altınboynuz ünvanıyla meşhur Haliç'i, şehri her taraftan çevreleyen denizleri, burada yaşanan kültür ve medeniyetleri ile İstanbul asırlar boyu siyasi, askeri ve ticari bir cazibe merkezi haline gelmiştir.
Romalılar şehre hakim olduktan sonra M.S. 330 yılında İmparotor Konstantin şehri Roma İmparatorluğu'nun merkezi yapmış, imar ederek gelişmesini sağlamıştır. 395 yılında İmparatorluk "Doğu" ve "Batı" olarak ikiye bölününce, şehir Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi olmuştur.
7. asırdan itibaren tarih sahnesinde yer alan İslam Medeniyeti'nin beşeri kaynağı Hz. Muhammed'in daha o zamandan bu şehrin önemini ve dünya hakimiyetinde oynayacağı rolü sezerek, onu fethedecek kumandan ile askerlerini öven ifadelerinden sonra fetih rüyalarıyla yaşayan birçok kumandan yıllarca bu müjdeye mazhar olmak için gayret göstermişlerse de bu şerefe nail olmak 1453 senesinde Osmanlı Padişahı Sultan II. Mehmed Han'a nasip olmuş ve böylece "Fatih" ünvanına kavuşmuştur.
Çağ kapatıp, çağ açan bu hadiseden sonra şehir "İstanbul" adıyla günümüze kadar Türklerin hakimiyetinde kalmış ve tarih boyunca en yüksek medeniyet seviyesine bu dönem içinde erişmiştir.
Fetih Öncesi İstanbul'da Yapılan Su Tesisleri
Kuruluş döneminde şehrin su ihtiyacı, yeraltı kaynaklarından sağlanıyordu. İlk önemli su tesisleri Roma İmparatorları zamanında yapılmıştır. İmparator Hadriyen (117 - 138) tarafından sur dışındaki bir kaynaktan Haliç'in kenar mahallelerine kadar su yolu yaptırıldığı, Valens'in (364 - 378) de Halkalı civarından Beyazıt'a kadar su getirttiği ve bu Su Yolu için Mazul Kemer ile bugün Bozdoğan diye bildiğimiz Valens Kemeri'ni inşa ettirdiği kayıtlarda mevcuttur. Yine Valens zamanında Belgrad Ormanları'nda bir Bend yaptırılmış, Kağıthane Deresi'nin suları ızgara ve havuzlarda toplanarak bu sular şehre getirilmiştir.
I. Teodosyus (378 - 395) Mazul ve Valens Kemerleri'ni kullanarak 3. Su Yolu ile şehre su getirmiş; ayrıca Belgrad Ormanları'ndan Sultanahmet'e kadar 4. Su Yolu'nu inşa ettirmiştir. Roma ve Doğu Roma İmparatorları, kuraklık ve harb ihtimallerini düşünerek, şehir içinde üstü açık (Çukurbostan) ve kapalı sarnıçlar da yaptırmışlardır. Üstü açık su depolarının (Hazneler) en önemlileri Aetiyus (bugünkü Vefa Stadı), Aspar (Yavuz Selim'deki Çukurbostan) ve Hegius Mokius (Altınmermer semtinde) su depolarıdır. Üstü kapalı haznelerinin en meşhurları da; 336 sütunlu Basilika Sarnıcı (Yerebatan Sarayı), 224 sütunlu Pileksenus Sarnıcı (Binbirdirek) ve Acımusluk Sarnıcı'dır.
Roma İmparatorları zamanında yaptırılan su tesisleri Bizans İmparatorları tarafından bir dereceye kadar tamir ve tevsi edilmiş ise de Bizans'ın son devirlerinde kullanılmaz bir şekilde, tamamiyle yok olmak durumuna gelmiştir.
Bu tesislerden halen ayakta olan Mazul ve Valens (Bozdoğan) Kemerleri Osmanlılar tarafından çok iyi bir şekilde tamir edilerek, yıkılmaktan kurtarılmıştır.
Osmanlı Dönemi
İstanbul'un fethedilmesiyle yeni bir çağ açan Türkler, o günün şartlarına göre, şaheser bir su medeniyeti vücuda getirmişlerdir. Fetih'den sonra şehir nüfusu daha da artmış, mevcut su tesisleri yetersiz hale gelmiştir. Fatih Sultan Mehmet Han evvelce Valens tarafından yaptırılan Marmara Bölgesindeki su tesislerini islah ettirmiş, Fatih ve Turunçlu Su Yolları bu suretle meydana gelmişti.
Daha sonra birçok Padişah ve Devlet Ricali, Halkalı Suları adını alan ve Halkalı Köyü civarındaki muhtelif pınarlardan beslenen Marmara Bölgesi Su Tesisleri Manzumesine yeni kollar ilave etmişlerdir.
Bu Su Yolları şunlardır;
Bu tesislerin günlük verimleri 4335 m3 olup, beslediği bölgelerin ihtiyacını karşılayacak miktardaidi. Halkalı Su Tesisleri üzerinde 4 büyük kemer; Mazul Kemeri, Kara Kemer, Ali Paşa Kemeri, Bozdoğan Kemeri bulunur. Bizanslılardan kalmış olan Mazul ve Valens (Bozdoğan) Kemerleri tamir edilerek istifade edilir hale getirilmişlerdir. Bu 18 Su Yolu ile şehirdeki Cami'lere, Çeşme ve Sebillere, İmaretlere ve şehir dışındaki Kışla'lara devamlı olarak su verilebilmiştir.
Zamanla nüfusun artması neticesi yine su sıkıntıları çekilmeye başlanınca Padişah Kanuni Sultan Süleyman bu meselenin halledilmesi için "Ser Mimaran-ı Cihan ve Mühendisan-ı Devran" diye ma'ruf Mimar Sinan'ı vazifelendirdi. Böylece 1555 senesinde Kırkçeşme Su Tesislerinin inşaasına başlandı.
Alibey ve Kağıthane Derelerinin mecralarından toplanan sular, havuzlarda biriktirilerek Eğrikapı'ya getiriliyor, oradan da şehre taşınıyordu. O tarihlerde aşırı tazyike mukavim borular mevcut olmadığından, vadilere kemerler inşa edilerek sular bunların üzerinden akıtılıyordu.
Bu tesisler yapılırken ana mecra'nın tesbitinde, su yollarının, kemerlerin ve havuzların inşaasında yapılan ince ölçü ve hesaplamaların bugünkü modern aletlerle yapılan hesaplar kadar sıhhatli ve hassas oldukları müşahade edilmektedir.
1563'de tamamlanan tesislerde 4 kemer; Uzun Kemer, Eğri Kemer, Güzelce Kemer, Mağlova Kemeri bulunmaktadır. Kırkçeşme Su Tesisleri en kurak zamanlarda dahi günde 4200 m3 su ile 158 tesisi (94 Çeşme, 19 Kuyu, 15 Maslak, 13 Hamam, 7 Saray v.d.) beslemekte idi. Kanuni Sulltan Süleyman Han'dan sonra birçok hayırsever tarafından yaptırılan ilavelerle suyun miktarı ve beslenen tesislerin sayısı artırılmıştır. Suyun derlendiği sahalardaki derelerin baş tarafına bentler inşa edilerek, kıştan yaza su saklanmıştır. Belgrad Ormanlarında Kırkçeşme Bendleri denilen bu 4 bend, Karanlık Bend (Sultan II Osman, 1620), Büyük Bend (III. Ahmet, 1723), Ayvad Bendi (III. Mustafa, 1765) ve Kirazlı Bend (II. Mahmut, 1818)dir. Bu bentlerle Kırkçeşme Sularının günlük verimi 10,000 m3'e çıkmıştır.
İstanbul'un Beyoğlu havalisinin su problemi ilk defa 1732'de yapılmış olan Taksim Suyu tesisleriyle çözüme kavuşmuştur. Bahçeköy civarında derlenen ve günlük verimi 800 m3 olan su, 20 km'lik bir isale Hattıyla Taksim'deki 2700 m3'lük bir depo'ya ve oradaki Maksem vasıtasıyla 64 Çeşme ve Sebil ile 3 Şadırvana ulaşmaktadır. 1732'de I. Mahmut tarafından yaptırılan Bahçeköy (Sultan Mahmut) Kemeri ile Topuzlu Bent, Valide Benti ve II. Mahmut Benti bu tesislerdendir. Bentlerin inşaasıyla Taksim Sularının günlük verimi 3000 m3'e yükselmiştir.
Müteferrik Sular (Vakıf Sular)
Halkın su ihtiyacını karşılamak için muhtelif Kaynak Suları küçük isale hatlarıyla çeşmelere verilmiştir. Bunların en önemlisi 1904'de Sultan 2. Abdülhamit Han tarafından yaptırılan ve günlük verimi 1200 m3 olan Hamidiye Suyu'dur. Kemerburgaz'daki menbalardan alınan bu su Beyoğlu civarındaki Kışla'lara, Saray'lara ve 50 kadar Çeşme'ye veriliyordu.
Emirgan'a isale edilen Kanlıkavak ve Sarıyer Suları da böyle kaynak sularıdır. Asya Yakasındaki kaynak suları ise Kayışdağı, Atikvalide, Küçükçamlıca Alemdağ (Taşdelen) sularıyla, Beykoz'daki 10 Çeşmeler, Karakulak ve İshakağa sularıdır.
Su Şirketleri
Dünyanın en önemli metropollerinden olan İstanbul'da hem yetersiz kalan su ihtiyacını karşılamak, hem de yeni yapılan modern binalara basınçlı su vermek gayesiyle Sultan Abdulaziz tarafından 1868 yılında Fransız şirketine imtiyaz verilerek "Dersaadet Anonim Su Şirketi" (Terkos Şirketi) kurulmuştur. Böylece, bu şirketin menba, dere ve yeraltı sularını toplayıp, isale etmesi ve Terkos Gölünden alınacak suyun arıtılarak şehre isalesi ve tevzii kabul edilmiştir.
Yapılan ilk tesisin 1883'de Terkos Gölü kenarındaki Terfi Merkezi'dir. 1888'de göl çevresini yükseltecek Bağlama yapılmıştır. 1926 yılında ise Kağıthane sırtlarında ilk su Tasfiye Tesisi inşa edilmiş ve su arıtılarak, klorlandıktan sonra şehre iletilmiştir. Diğer taraftan gittikçe gelişen Anadolu Yakasının su ihtiyacını karşılamak üzere 1888 yılında Üsküdar - Kadıköy Su Şirketi 1893'de Elmalı Deresi üzerinde 1. Elmalı Barajı'nı inşa etmiş, Anadoluhisarı'ndan Bostancı'ya kadar olan sahada su şebekesi döşenmiştir. Daha sonra Elmalı Barajı'ndaki suyu arıtacak bir Tasfiye Tesisi, Terfi Merkezi, Bağlarbaşı'na kadar isale hattı ve Bağlarbaşı Su Deposu da şirket tarafından inşa edilmiştir.
İstanbul Sular İdaresi Dönemi
İmtiyazlı Şirketler, haklarının azamisini alıp, vecibelerini yerine getirmekten kaçınınca su meselesinin bu şirketler eliyle çözüme kavuşmayacağı kanaatine varılmış ve Terkos Şirketi 1932 yılında, Üsküdar - Kadıköy Su Şirketi ise 1937 yılında satın alınarak, İstanbul Sular İdaresi (İ.S.İ.)'ye devredilmiştir. O senelerde İstanbul'a verilen günlük toplam su miktarı 35.000 m3 mertebesinde idi. İ.S.İ.'nin Avrupa yakasındaki çalışmaları; Terkos Terfi Merkezi ile Kağıthane Arıtma Tesisi'nin kapasiteleri artırıldı, İkinci Kademe İsale Hatları takviye edilerek, kapasiteleri yükseltildi, şehir içindeki terfi merkezleri çoğaltıldı ve buharla işleyenler yerine elektrikli pompalar devreye sokuldu. Çırpıcı'da artezyen kuyuları açıldı ve bir Terfi Merkezi tesis edildi.
Terkos - Silahtarağa arasında enerji nakil hattı kurularak, Terkos'daki Terfi Merkezleri elektrikli pompalarla techiz edildi. DSİ'nin yaptığı Ömerli Barajı'nın isale hatları ve su dağıtım şebekeleri tamamlandı. Asya yakasında ise, Elmalı Deresi üzerinde 2. Elmalı Barajı inşaa edildi, Elmalı Terfi Merkezi elektrikli motopompalarla donatıldı. Arıtma Tesisi ıslah edildi. Adalara Su iskelesi ile Terfi Merkezleri kuruldu. DSİ.'nin yaptığı Ömerli Barajı'nın isale hatları ve Su Dağıtım Şebekeleri tamamlandı.
Türkiye'de yaşanan sosyal olaylar sebebiyle bilhassa Güneydoğu'dan çok sayıda göç alan İstanbul'un nüfusu süratle artmış ve
10 Milyon'u aşmıştır. Altyapısı hazırlanmamış ve varoşlarda yapılan gecekondu tarzı meskun mahaller, hizmetin götürülmesini daha da zorlaştırmıştır. Artan nüfusun su ve kanalizasyon ihtiyacını karşılamaya İ.S.İ.'nin gücü yetmeyince daha geniş yetki ve imkanlarla yeni bir idarenin kurulması ihtiyacı ortaya çıkmıştı.
1981 yılında kurulan bu yeni idarenin ismi "İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi" (İSKİ)'dir.
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname