Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir kişide hastalığın safhası iyi bir muayene ve ileri tetkik metodları ile net olarak tesbit edildikten sonra tedaviye geçilir. Bundan sonra, pratik olması açısından, hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler.
Böyle olunca sinir elemanları ve çevre dokular görüntü alanına büyütülmüş ve mükemmel bir şekilde aydınlatılmış olarak gelmekte, ciltten itibaren kontrollü gidildiği için lüzumsuz kanamalar olmamakta, daha emniyetli, temiz ve estetik, dokuları daha iyi koruyan, hatta ameliyat sonrası dönemde dikiş aldırmaya dahi gerek kalmayan, hasta için kolaylıklar arzeden bir cerrahi ortaya çıkmaktadır. Böyle bir cerrahi girişim sonrasında hastaların günlük normal aktivitelerine kavuşmaları da daha kısa sürede olmaktadır.
Ameliyatın, senelerce beraber çalışmış ve spinal cerrahi konusunda spesifik hale gelmiş tecrübeli bir cerrah, asistan doktor, anestezi uzmanı doktor, hemşire ve teknisyenden oluşan aynı ekip tarafından yapılmasında büyük yarar vardır. Çünkü binlerce ameliyat tecrübesini beraberce yaşayan deneyimli ekiplerde muazzam bir uyum ve tecrübe birikimi ortaya çıkmaktadır. Bu da elde edilen yüz güldürücü sonuçlara yansımaktadır. Hatta asistansta bile uzman doktor tercih edilmelidir.
Ameliyat esnasında hasta normalde yüzükoyun yatmış (prone) pozisyonda bulunmaktadır. Ancak bazı hastalar vardır ki çeşitli nedenlerden dolayı bu pozisyonda yatamayacak durumdadırlar. Böyle hastaların operasyonları yan yatar pozisyonda gerçekleştirilmektedir.
Cerrahinin gayesi, sinir elemanları üzerindeki basıyı ortadan kaldırmak, hastanın şikâyetlerini gidermek ve düşmüş olan hayat kalitesini yükseltmektir.
Bugüne kadar ciltten müdahale şeklinde (perkütan) farklı pekçok metod denenmiştir. Değişik metodlar üzerinde de halen çalışılmaktadır. Bu tarz yaklaşımlar konusunda önümüzdeki yıllarda önemli gelişmeler beklenmektedir.
Disk, endoskopik teknikle de boşaltılabilmektedir. Ayrıca mikrocerrahi teknik ile endoskopik tekniği birleştiren mikroendoskopik teknik de giderek daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu teknikler ve elde edilen deneyim sayesinde operasyonların emniyeti ve yüz güldürücü sonuçların oranı artmaktadır. Deneyimli ekibimiz tarafından mikroteknik ve mikroendeskopik teknik kullanılarak yapılan bel fıtığı operasyonlarında hastaların felç kalma riskinin bulunmaması ve aynı gün ayağa kalkarak yürüyebilmeleri bunun bir göstergesidir.
Fıtıklaşmış disk mikroendoskopik teknik kullanılarak da boşaltılabilir.
Konservatif tedavi dediğimiz cerrahi dışı metodlarla tedavi edilen hasta herşeye rağmen iyileşmiyorsa, yani dayanılmaz inatçı bir ağrıya sahipse ve bu ağrı doğal olarak hayat kalitesinin düşük seyretmesine yol açıyorsa, söz konusu hasta cerrahiye aday demektir. Ne kendisinin ne de çevresinin sürekli ıstırap çekmesine gerek yoktur.
Bazı hastalar konservatif tedaviyle iyileşirler fakat bir süre sonra rahatsızlıkları yeniden nükseder. Bazen iyi, bazen kötü durumdadırlar. Hastalığı bu şekilde senelerce sürüp giden insanlar vardır. Her rahatsızlık döneminde iş, aile ve sosyal hayatları bundan ciddi şekilde etkilenir ve adeta altüst olur. Bunlar genelde cerrahiden çok korkan hastalardır. Bel fıtığı böyle sık nükseden ve özellikle iş hayatlarındaki verim ve kalite ciddi boyutlarda düşen, bu şekilde haftalar boyu normal yaşantıdan kopan kişilerde cerrahi müdahale gündeme gelmektedir. Bu gruptaki hastalara rahatsızlıklarının nedeni teferruatlı olarak anlatılmalı ve ameliyat kararı kendilerine bırakılmalıdır.
Bel ve bacak ağrısıyla birlikte bacaklarında uyuşma, kuvvetsizlik, bacak adalelerinde zayıflama ve incelme bulunan hastalar da vardır. Sürekli kötüye gitmektedirler. Bunların daha fazla kötüye gitmelerine izin verilmemeli, ameliyatın gerekliliği kendilerine anlatılmalıdır.
Bel fıtığı bulunan bir hastada idrar ve büyük abdest yapamama veya tutamama, makat ve cinsel organlar civarında uyuşma, bacaklarda felce gidiş gibi belirtiler varsa o kişi acilen ameliyata alınmalıdır. Böyle bir hastada saatlerin hatta dakikaların dahi önemi vardır. Gece yarısında bile olsa derhal ameliyata girilerek sinir elemanları üzerindeki bası bir an önce ortadan kaldırılmalıdır.
Beklendiği takdirde bel fıtığının kendiliğinden iyileşeceği fikri her hasta için geçerli değildir. Bizim uzun yılları kapsayan tecrübelerimiz göstermiştir ki, başarılı bir cerrahi girişim iyileşme sürecini kısaltmakta ve hastalar işlerinin başına genellikle daha kısa sürede dönmektedirler.
Fakat en başta ileri yaş dönemi olmak üzere ciddi kalp-damar, karaciğer, böbrek, solunum hastalıkları (özellikle bronşial astım), hamilelik, anestezi ilaçlarına duyarlılık (alerji) ve benzer çeşitli durumlarda genel anestezi ile hastaların ameliyata alınmaları risk açısından düşündürücü olmaktadır. Ayrıca narkoz korkusu gibi psikolojik engeller de bu kısıtlamaya eklenebilir. Böyle bir durumda bulunan ve acı içinde kıvranan hastalar için lokal anestezi teknikleri arasında popüler yer tutan "spinal anestezi" büyük bir şans olmaktadır.
Bel fıtığı tedavisinde uzmanlaşmış ve büyük tecrübe kazanmış ekipler bu tekniği kolayca uygulamakta ve hastanın belden aşağısını sadece küçük miktarda bir ilaçla uyuşturarak ameliyatı gerçekleştirmektedirler. Bu esnada hasta uyanık olmasına rağmen hiçbir ağrı duymamakta, hatta ameliyat ekibiyle sohbet edebilmektedir.
Bu teknikle ileri yaş döneminde (80 yaşın üzerinde bile) ameliyat olması gereken hastalar rahatça operasyona alınabilmektedir.
Epidural anestezi de aynı amaçla kullanılabilmektedir
Tedavinin Hedefi
Yukarıda sözünü ettiğimiz iyi yetişmiş tecrübeli personel ve gerekli ekipmanlar hazır edildikten sonra hizmetin kalitesini bu konuda dünyanın en ileri merkezleri seviyesine yükseltmek hedef alınmalıdır. Bir hasta ister konservatif tedavi adı verilen ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılsın, isterse son çare olarak ameliyat gereksin, bu hedeften asla taviz verilmemelidir.
Tedavide dünyanın en ileri merkezleri seviyesine ulaşabilmek için kaliteli bir fiziki ortamda iyi bir araç gereç donanımı ile birlikte hizmet vermek gerekli fakat yeterli değildir. Bunun için iyi yetişmiş kaliteli personelin bilgi ve tecrübe ile birlikte spesifik hale getirilmeleri de hizmetin kalitesini artıran önemli bir faktördür.
Çünkü uzman doktorlardan hemşire ve fizyoterapistlere, hatta sekreterlere kadar sadece bel fıtığı hastalarının tedavisi ile meşgul olan kadrolarda zamanla çok büyük bir bilgi birikimi ve tecrübe meydana gelmektedir. Sadece bel fıtığı için değil, diğer branşlarda da uzman doktorların mümkünse bir tek hastalık üzerinde yoğunlaşarak spesifik hale gelmeleri ve spesifik tedavi merkezleri kurmaları hizmetin kalitesini artıracaktır.
Tedavinin Sonucu
Bel fıtığına yakalanan hastaların büyük çoğunluğu konservatif tedavi dediğimiz ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Fakat cerrahi lüzumluysa bunu da geciktirmemek gerekir, çünkü günümüzde uygun ve yeterli bir teknikle tecrübeli doktorlar tarafından ameliyat edilen hastalarda başarı oranı % 99 civarındadır. Doğru hasta, doğru zamanda, doğru teknikle, doğru ekip tarafından, doğru âlet ve cihazlar kullanılarak ameliyat edilirse başarı şansı yükselmektedir.
Cerrahın dikkat ve deneyimi, ciltten itibaren dokulara çıplak gözle müdahale edilmemesi, aydınlatmanın iyi olması, gerektiğinde spinal veya epidural anestezi kullanılarak genel anestezinin devre dışı bırakılması elde edilen yüz güldürücü sonuçların oranını artırırken, komplikasyonları da giderek azaltmaktadır. Ameliyat yerindeki yüzeyel veya derin dokuların iltihabı, yapışıklıklar, epidural nedbe dokusu teşekkülü, dura mater denilen kalın zarın zedelenmesi gibi nisbeten basit komplikasyonların yanında sinir elemanlarının, komşu yapıların, iç organların, büyük damarların zarar görmesi gibi önemli komplikasyonlar ve diğer birtakım istenmeyen olaylar tıpta en ileri düzeydeki merkezler dahil tüm dünyada görülebilmektedir.
Anesteziye ait komplikasyonları da unutmamak gerekir. Ancak uygulanan üstün teknik ve elde edilen muazzam deneyimle beraber gerektiğinde genel anestezinin devre dışı bırakılabiliyor olması komplikasyonları en alt seviyeye indirgemektedir. Mesela deneyimli ekibimiz tarafından mikroteknik ve mikroendoskopik teknik kullanılarak gerçekleştirilen bel fıtığı operasyonlarında hastanın felç kalma riskinin bulunmaması bunun bir göstergesidir. Bütün bunlara rağmen her türlü risk hâlâ sıfırlanabilmiş değildir. Bilim sürekli gelişiyor. Birçok olumlu şey yapılmış olmasına karşılık daha katedilecek çok yolumuz vardır.
Gen Tedavisi
Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığı konusunda yapılan bilimsel çalışmalar da bütün hızıyla devam etmektedir. Bir yandan mikrocerrahi ve mikroendoskopik diskektomi tekniği yaygınlaşmakta diğer yandan suni diskler ve diğer enstrümanlar kullanım alanına girerek önemli kazanımlar elde edilmektedir. Bütün bunlara paralel olarak genetik araştırmalar da yürütülmektedir.
Bilim adamlarının senelerdir üzerinde titizlikle çalıştıkları insan genom projesinin ilk ayağının tamamlandığı, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, İngiltere Başbakanı ve özel şirketleri temsilen Celera Genomics yetkilileri tarafından 2000 yılında ilan edildi.
Üç milyar yüz milyon civarındaki kimyevi harften (nükleotid) oluşan genomun harflerinin sırasının büyük ölçüde belirlenmesi tüm dünyada heyecanla karşılandı. Çünkü bu projenin insanlığa faydalı olabilecek çok yönü vardır. Çalışmalar aynı hızla devam ederken birçok hastalığın tedavisinde yeniliklerden bahsedilmeye başlandı bile...
Gerçekten de genetik araştırmalar belirli etik kurallara riayet edilip suiistimalin önüne geçilerek bütünüyle insanlığın hayrına kullanılabilirse önümüzdeki onyıllar boyunca tıpta çok önemli gelişmeler kaydedilecektir. Bu çalışmalar hastalıkların moleküler seviyede tedavisi doğrultusunda yoğunlaştırılabilir ve tüm insanlık adına bir umut olabilir. Genetik bakımdan belirli hastalıklara meyilli insanların önceden tesbiti ve gen tedavisinin giderek yaygınlaşması beklenmektedir.
Son yıllarda bel fıtığı hastalarında muhtemel bir genetik bozukluk olabileceği fikri üzerinde ciddi şekilde durulmakta ve yapılan araştırmalarda buna ait bazı ipuçları elde edilmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönemde diğer pekçok hastalıkta olacağı gibi bel fıtığının da teşhis ve tedavisinde genetik yaklaşımlar çok önemli yer tutacaktır. Gen transferleri denenmektedir. Yapılan bilimsel çalışma, belirlenmiş bir genin yapısında belirli değişikliğin bulunduğu kişilerde şiddetli disk dejenerasyonu görüldüğünü ortaya koymuştur. Gelecekte gen tedavisiyle belki diskin dejenerasyonu da önlenebilecektir.
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname