Panik Atak, kendiliğinden ve beklenmedik bir biçimde ortaya çıkan panik ataklarla giden bir klinik tablodur. Panik Atak aniden ve beklenmedik biçimde ortaya çıkan , 1.5 saat süreli, bedensel belirtilerin eşlik ettiği yoğun bir anksiyete nöbetidir. Ataklarda çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, boğulma hissi, göğüs ağrısı, bulantı, baş dönmesi, sersemlik, kontrolünü kaybedeceği korkusu, çıldıracağı korkusu, ölüm korkusu, uyuşma ve karıncalanmalar, üşüme, ürperme, çevrenin değiştiği duyguları gibi belirtilerden 4 ya da daha fazlasının olması gerekir.
göğüste ağrı ve sıkışma, çarpıntı (kalbin kuvvetli veya hızlı vurması), nefes darlığı ve boğulur gibi olma, solunum kesilmesi, baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek ya da bayılacak gibi olma, vücutta (ellerde, kollarda vb) uyuşma ve karıncalanma, üşüme, ürperme ya da ateş basması, bulantı ve kusma hissi, karın ağrısı, titreme, sarsılma, kendini ya da çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme, kontrolü kaybetme korkusu, çıldırma korkusu, ölüm korkusu. Mideye bir şey çöküyor hissi Avuç içlerinde terleme Her tarafta sıcaklık hissetmek Hızlı ve şiddetli kalp atışları Ellerde titreme Diz ve bacaklarda güçsüzlük veya esneklik İç titremesi, titreme duygusu Ağız kuruluğu Boğazda yumruk hissi Göğüste basınç Hızlı nefes alıp verme Bulantı veya ishal Baş dönmesi, sersemlik, göz kararması Gerçek dışılık hissi (rüyada gibiyim) Açık olarak (net olarak) düşünememe Bulanık görme Kısmen felce uğramışlık duygusu Ayrılma yada hayal gibi hareket etme duygusu Çarpıntılar veya düzensiz kalp atışları Ellerde, ayaklarda ve yüzde karıncalanma Göğüs ağrısı Bayılma hissi Midede titreme heyecan Soğuk ve ıslak ellerBir panik atak krizinde bu belirtilerin en az dört ya da daha fazlası bulunur. Dörtten daha az belirtinin görüldüğü panik ataklara ise "kısıtlı panik atak" denir.
Öncelikli olarak psikiyatrik bir tablo olmakla birlikte, özellikle kalple ilgili yakınmaların ön planda oluşu nedeniyle hem hastada hem de hekimde bir kalp rahatsızlığı karşısında bulunduğu izlenimi uyandıran ve halen ilk başvurunun sıklıkla kalp hastalıkları uzmanlarına yapıldığı bir hastalık... Ani olarak ortaya çıkan ve panik kavramına yakışan yoğun bir sıkıntı (anksiyete) yaşantısı... Ölüm korkusu, delirme korkusu ve kontrolünü kaybedeceği kaygısı... Acil başvurular arasında önemli bir oranı oluşturan ve toplum içinde gittikçe artan bir sıklıkta görülen bir hastalık...
Yukarıda tanımlanan bu tablo, psikiyatri dilinde Panik Bozukluğu olarak adlandırılır. Panik atağı ise bu hastalığın temel klinik görünümüdür.
Panik Bozukluğu ilaç tedavisine oldukça iyi yanıt verir, ancak ilaçla sağlanan iyileşmenin psikoterapiyle de pekiştirilmesi gerekmektedir. Böylece panik atağı konusunda bilgilenmek, panik atağı sırasında görülen aşın soluk alıp vermeyi kontrol edebilmek gevşeme ve üzerine gitme alıştırmaları ile rahatlamak mümkün olabilecektir.
Panik ataklarınız mı var? Hastalığınız konusunda bilgilenmek ve panik atağınızın üstesinden gelmek mi istiyorsunuz? O halde elinizdeki bu kitapçığı dikkatle okuyunuz ve tedaviniz için size önerilen uygulamaları, hekiminizle sıkı bir işbirliği içinde yürütünüz.
Prof.Dr.Nuri Doğan ATALAY Prof.Dr.Erhan BAYRAKTAR
GİRİŞ
Mitolojik bir tanrı olan PAN; daha doğduğunda yarı keçi yarı insan görünümünde, garip ve çirkin bir yaratıktı. Bedeni kıllarla kaplıydı ve alnının üstünde iki küçük boynuz vardı. Bacakları tıpkı keçi bacağı gibiydi. Keçi gibi bir sakalı ve kuyruğu bulunuyordu.
Tanrı Pan'ın bağırtısı çok korkunçtu. Bu bağırışı işiten canlılar dehşete kapılır; kurtlar kuşlar saklanacak delik arar, sakin sakin otlamakta olan koy unlar ve kuzular can havliyle kendilerini uçurumlara atarlardı, işte buna benzer şiddetli ve aklı baştan atan korkulara. PAN'dan kaynaklanan korku ve dehşet anlamında PANİK adı verilmektedir.
"Kalbim birden çok hızlı çarpmaya başladı. Göğsümde bir sıkıntı hissi vardı ve terliyordum. Nefes alamıyor ve kendimi boğulacakmış gibi hissediyordum. Bir kalp krizi geçirmekte olduğumu düşündüm. Ölüm korkusu tüm benliğimi sarmıştı. O gün bu gündür ne zaman bu hal üzerime gelse, hemen bir sağlık kuruluşuna başvuruyorum."
Panik Bozukluğu, ani olarak, beklenmedik bir anda ve yerde ortaya çıkan ve "panik atağı" olarak adlandırılan yaşantılarla kendini gösteren bir hastalıktır.
Bir panik atağı sırasında aşağıda sıralanan belirtiler görülür:
Bir panik atağı sırasında bu belirtilerin hepsi görülmeyebilir. Panik atağın temel özelliği; yukarıda sıralanan bedensel ve duygusal belirtilerden en az dördünün bulunduğu, şiddetli bir korku ve huzursuzluk ile karakterli bir süreç oluşudur.
Panik atakları-Panik Bozukluğu dışında-Anksiyete Bozuklukları başlığı altında toplanan diğer psikiyatrik hastalıklarda da görülebilmektedir. Söz gelimi "aşırı ve anlamsız bir korku hali" olarak tanımlayabileceğimiz fobiler, tiroid hastalıkları (hipertiroidi ve guatr gibi), bir kalp kapakçığı bozukluğu olan mitral valv prolapsusu (MVP) diabet, epilepsi (sara), astım, koroner arter hastalığı ve diğer bazı fiziksel hastalıklar panik atağının görüldüğü durumlar arasındadır. Alkol, esrar, kokain, uyarıcı ilaçlar ve diğer bazı maddelerle ilintili olarak da panik atakları görülebilir.
Panik Bozukluğunu daha iyi anlayabilmek için depremle arasındaki benzerliklerden söz edilebilir. Deprem de tıpkı panik atağı gibi; ortada görülen hiçbir neden yokken, herhangi bir anda, herhangi bir yerde ve ani olarak ortaya çıkar. Deprem anında da kişiler korkuya ve paniğe kapılır, öleceklerini düşünür ve bulundukları yerden kaçmak için güçlü bir dürtü duyarlar. Deprem sonlanınca da insanlar biraz rahatlarlar, ancak yeniden olabileceği düşüncesiyle korkulu bir beklenti içine girerler. Deprem de tıpkı panik atağı gibi tekrarlayıcı özelliktedir. Bilindiği gibi son zamanlarda ülkemizde birçok deprem yaşandı ve konunun uzmanları "deprem insanı öldürmez, binalar öldürür" sloganını işlediler. Aynı şekilde panik atağı da insanı öldürmez; ancak atak sırasında ne yapacağını bilmek, hastalığın tedavisinde çok önemlidir. Tıpkı bir Japon'un deprem olduğunda ne yapacağını bilen, soğukkanlı ve güvenli tavrı gibi, siz de panik atağınızla baş edebilmelisiniz, yani söz yerindeyse Japonlaşmalısınız.
Panik Bozukluğu tanılı hastaların % 75-80'i kadındır. Toplum içinde görülme sıklığının % 1,5-3,5 arasında olduğu öne sürülür. Hastalığın başlangıç yaşı çok değişken olsa da, genellikle ergenliğin son dönemleri ile otuzlu yaşlar arasında kalan döneme rastlar. Çocukluk döneminde görülmesi enderdir. Başlangıcının 45 yaşından sonra olması ise olağan değildir, fakat görülebilir.
Tipik bir panik atağı dakikalarla sınırlıdır. Çoğunlukla 5-10 dakika veya 20-30 dakika ya da ender olarak bir veya birkaç saat sürebilir. Panik ataklarının sıklık ve şiddeti değişkendir. Söz gelimi bazı kişilerde ortalama haftada bir ya da daha sık görülürken, bazıları haftalar hatta aylar boyunca hiçbir atak geçirmeyebilirler. Hastalığın olağan seyri kronik fakat inişli çıkışlıdır.
Panik atağı ile başvuran hasta, korkusunu genellikle şiddetli olarak tanımlar ve kontrolünü kaybedeceğini, delireceğini ya da öleceğini düşündüğünü söyler. Özellikle çarpıntı, göğüs ağrısı, göğüste sıkıntı hissi, boğulacakmış gibi olma, nefes darlığı gibi yakınmaları nedeniyle bir kalp krizi geçirdiğini zanneder. Panik bozukluğu bulunan hastaların önemli bir bölümünün, en azından başlangıçta psikiyatrik kurumlara başvurmadıkları görülmektedir. Bu hastaların % 39'u, kalp krizi geçirdikleri korkusuyla bir kalp hastalıkları uzmanına başvurmaktadırlar. Sağlık kurumlarının acil servisleri de, en çok başvurulan yerler arasındadır. Buralarda nabız ve tansiyon ölçümleri yapılır, elektrokardiografileri çekilir. Nabızlarının arttığı, bazılarının tansiyonunun ılımlı derecede yükseldiği saptanabilir. Elektrokardiografileri genellikle normaldir. Hastayı muayene eden hekim, çoğu kez bu şikayetleri açıklayabilecek bedensel bir hastalık saptayamaz. Panik atağı genellikle 10-30 dakika sürdüğünde hasta, acil servise veya bir hekime ulaşıncaya ve de yukarıda belirtilen
muayene ve tetkikler yapılıncaya kadar zaten atağın hükmü de geçmektedir. Ayrıca doktora başvurmanın ve içinde bulunulan ortamın verdiği güven duygusu da atağın hafiflemesinde rol oynamaktadır. Hastaya "önemli bir hastalığının bulunmadığı, bir kalp krizinin söz konusu olmadığı, yaşadığı bu durumun psikolojik olabileceği ve bir psikiyatriste başvurmasının yararlı olacağı" söylenir. Bazen ise çarpıntı giderici veya tansiyon düzenleyici bir ilaç da önerilebilmektedir. Oysa ki çarpıntı giderici ilaçlar, Panik Bozukluğu'nun tedavisinde yardımcı olarak bazen verilebilmekle birlikte, yüzde yüz gerekli de değildir. Günler ilerledikçe hastada başka panik atakları da görülür ve kişi bunların nedenini bilmekte yetersiz kalarak, kendisinde nedeni saptanamayan ciddi bir bedensel hastalık bulunduğu düşüncesiyle, kesin tanı ve tedavi için uygun bir uzman aramaya başlar. Tekrarlanan tıbbi incelemelere ve verilen "önemli bir şeyiniz yok" güvencelerine rağmen kaygıları giderilemez ve hayati bir hastalıkları olmadığı konusunda ikna edilemezler.
"Acil servise her başvurduğumda önemli bir şeyim olmadığını, kalbimin sağlam olduğunu söylüyorlar. Hiçbir şeyim yoksa neden zaman zaman bu krizleri yaşıyorum?"
Panik ataklarının süregelmesi sonucunda bazı hastalarda zamanla "evde tek başına kaldığım zaman, aynı durum ortaya çıkarsa, düşüp bayılacak olursam, ya yardımıma kimse gelmezse, ölürsem... " biçimindeki düşünceler sonucu evde yalnız kalamama; "Sokağa çıktığımda rahatsızlanırsam ne yaparım? Kontrolsüz davranışlarda bulunarak, ele güne rezil olursam..." gibi düşünceler sonucunda yalnız başına sokağa çıkamama ve yardım gelemeyeceğini var saydığı otobüs, asansör, süpermarket vb. gibi ortamlara girememe davranışları ortaya çıkar. Artık toplumsal ve mesleki etkinliklerden kaçınma başlamıştır. Toplumsal ilişkileri bozulmaktadır, işlerini aksatmaktadırlar. Panik atağın ya da atakların ardından ortaya çıkan bu tabloya tıp dilinde, "agorafobi" adı verilir ve artık teşhisleri "Agorafobili Panik Bozukluğu" olmalıdır. Agorafobi; hastalığın herhangi bir aşamasında ortaya çıkabilirse de, genellikle tekrarlayın panik atakların yaşandığı ilk yıl içinde görülür. Ancak Panik Bozukluğu olan her kişide de agorafobi oluşmamaktadır.
"Pasaj, sinema, galeri türü kapalı yerlere ve kalabalık ortamlara; yalnız olarak ya dayanımda birisi olsa da giremiyorum. En çok korktuğum şey ise tek başına sokağa çıkmak... Bunu zaman zaman deniyorum; ama heyecanlanıyorum, korkuyorum ve panikliyorum. Bu ve benzeri şeyleri yapabilmek için birine ya da birilerine bağımlı olmak beni çok üzüyor ve kahrediyor. "
Panik Bozukluğu bulunan hastaların bir bölümü gerginliklerini alkolle veya bağımlılık yapabilen ilaçlarla gidermeye çalıştıkları için, zamanla alkole ya da ilaca bağımlı duruma gelebilirler. Sorunlarına bir de "madde bağımlılığı" eklenmiştir.
Ayrıca bir moral çöküntüsü hastalığı olan depresyon da, Panik Bozukluğu tanılı hastalarda oldukça sık olarak görülmektedir.
Buraya kadar hakkında en çok bilinmesi gerekenleri aktardığımız bu hastalık konusunda son olarak şunu söylemeliyiz: 1871'den başlayarak daha çok bir kalp hastalığı gibi kabul edilen bu tablo, 1980'den bu yana "Panik Bozukluğu" adı altında psikiyatrik bir hastalık olarak ele alınmakta, nedeni ve tedavisi üzerindeki bilgiler ise gün geçtikçe artmaktadır.
PANİK BOZUKLUĞUNUN SEBEPLERİ
Son 30 yıldır Panik Bozukluğunun oluşum sebeplerini anlayabilmek için yoğun araştırmalar yapılmaktadır. Bu alandaki görüşler iki grupta toplanabilir:
Biyolojik açıklamalar: Günümüzde laboratuvar ortamında bir panik atağı oluşturulabilmektedir. Bu amaçla Panik Bozukluğu tanılı hastalara, damar içi yolla bazı maddeler verilmekte ve bunların etkisiyle tipik bir panik atağı görülmektedir. Panik Bozukluğu bulunmayan kişilere aynı uygulama yapıldığında ise aynı sonuç elde edilememektedir. Bu uygulamalar, panik atağın oluşumundan sorurnlu mekanizmaların anlaşılmasına katkıda bulunmakta, aynı zamanda tedavide kullanılan ilaçların nasıl olup da yararlı olduğunun bilinmesine de yardımcı olmaktadır.
Panik atağın oluşumundaki olası rolleri nedeniyle, sinir hücreleri arasında iletimi sağlayan beyin salgıları da incelenmiştir. Panik Bözukluğu'nun tedavisinde kullanılan ilaçlar; beyindeki bu iletici maddeleri etkilemek suretiyle tedavi edici etkilerini göstermektedirler.
Panik Bozuklusu'nun ailevi bir hastalık olup olmadığı konusunda yapılan bilimsel araştırmalar, bu hastalığın ailevi niteliğine ilişkin güçlü kanıtlar vermiştir. Panik Bozukluğu tanılı hastaların yakın akrabalarında Panik Bozukluğu oranı belirgin olarak yüksektir. Aynı şekilde ikizler üzerinde yapılan araştırmalar da benzer sonuçlar vermiştir. Bu araştırmalar, hastalığın ailevi geçişinde kalıtımsal etkenlerin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Ancak bunun kalıtımsal doğası henüz tam olarak çözümlenememiştir.
Psikolojik yaklaşımlar: Anksiyete, birçok psikiyatrik hastalıkta görülen ve değişik türleri olan bir bulgudur. Bu türlerden biri de ayrılık sıkıntısıdır ve bir bebeğin annesinin ilgi ve sevgisinden herhangi bir biçimde yoksun kaldığı zaman yaşadığı olumsuz psikolojik duruma verilen addır. Bazı araştırmalar Panik Bozukluğu bulunan kişilerden en azından bir bölümünün, çocukluk dönemlerinde bu tür bir yaşantısı olduğunu göstermektedir.
Ayrıca ilk panik atağı görülmeden önce kişiyi olumsuz olarak etkileyen bir yaşam olayının varlığı da, bu hastalığın olası nedenleri arasında gösterilmektedir. Stres yaratan olaylar karşısında dayanıksızlık gösteren kişiler için bu açıklama biçimi oldukça geçerlidir. Sevilen bir kişinin hastalanması veya ölümü, kişilerarası ilişkilerdeki sorunlar, işsiz kalma, ameliyat geçirme v.b. gibi olaylar, bu kişilerde gerek bedensel gerekse psikolojik yönden öylesine bir yük oluşturur ki, sonuçta bir panik atağı ortaya çıkar. Günümüzdeki görüşler Panik Bozukluğu'nun nedenlerini tam anlamıyla açıklamaktan uzak görünmekle birlikte, özellikle biyolojik alanda yapılan çalışmaların sonuçları oldukça umut vericidir.
PANİK BOZUKLUĞUN TEDAVİSİ
Panik Bozukluğu tedavisi mümkün olan bir hastalıktır, ancak genellikle uzun süreli bir tedaviyi gerektirir. Bu tedavi, panik ataklarının tekrarlayıcı özelliği gözönüne alınarak hem ilaçlarla hem de psikoterapi yöntemleriyle yapılmalıdır. Tek taraflı bir tedavi, eksik kalmış sayılır.
Hekim tedaviye başlamadan önce ya da tedaviyi yürütürken, hastalığınıza yol açabilecek etkenlerin araştırılmasına yönelik bazı tıbbi tetkiklerin yapılmasını isteyecektir. Tiroid tetkikleri, kalple ilgili bir tetkik olan ekokardiografi vb.
İlaçTedavisi: Panik Bozukluğu'nun tedavisinde; başta antidepresan ilaçlar olmak üzere, trankilizan ilaçlar ve hastanın özelliklerine göre diğer bazı ilaçlar kullanılmaktadır.
Bu amaçla kullanılan antidepresanlar; bağımlılık yapıcı özelliği olmayan, uyku verici özellikleri çok belirgin olmadığı için günlük yaşantıyı kısıtlamayan ilaçlardır. Bu nedenle herhangi bir sakınca yaratmadan uzun süre kullanılabilirler. Her ilacın olduğu gibi bunların da bazı yan etkileri vardır. Mide bulantısı, iştah azalması, ağız kuruluğu, kabızlık, cinsel işlevle ilgili bazı yan etkiler gibi... Ancak bunlar herkeste görülmediği gibi; kullanımdan bir süre sonra geçebilen, katlanılabilen ya da iyileşme adına katlanılması gereken yan etkilerdir. Önemli olan tedaviden alınacak iyi sonuçlardır ve bu ilaçlarla panik ataklarının azaltılması ve önünün alınması mümkündür.
Çarpıntı şikayetiniz oldukça fazla ise ve de panik atakları arasında kalan dönemlerde de çarpıntınız oluyorsa, hekiminiz beta-bloker olarak adlandırılan gruptan bir ilacı da tedavinizde bulundurabilir. Bu ilaçlar, ayrıca sıkıntınızın hafiflemesinde ve panik atakların azalmasında da yararlı olabilirler.
Tüm bu ilaçların düzenli kullanılması, sonuç almada çok önemlidir. İlaçları kendiliğinizden azaltmayınız, kesmeyiniz. Özellikle tedavinin ilk günlerinde, ilaçla ilgili konuları sormak için hekiminizi arayınız. Tedavinin her aşaması hekim denetiminde yürütülmelidir.
Hastalığın ortalama tedavi süresi 6-8 aydır. İyilik halinin sürdürülmesi ve nüksü önleme amacına yönelik olarak 12 aya kadar da devam edilebilir. Belirgin bir iyileşme sağlandığı zaman tedavi kesilebilir. Ancak hastalığın yine de tekrarlama olasılığı olduğu unutulmamalıdır. Bu durumda tedaviye yeniden başlanır. Ve bazı hastalarda ilaca hiç ara vermemek gerekebilir.
PANİK BOZUKLUĞUNUN PSİKOTERAPİSİ
Kısaca "panik ataklarını kontrol altına almayı öğrenmek" olarak tanımlanabilir. Bunlar davranışçı ve bilişsel yöntemlerdir. Davranışçı psikoterapi; aşırı soluk alıp vermenin kontrolü, kas gerginliğinin giderilmesi ve üstüne gitme alıştırmaları yapma temellerine dayanır. Bilişsel psikoterapi ise hastalık hakkında bilgi sahibi olma ve bunun sonucu olarak mantıklı düşünme anlamındadır.
AŞIRI SOLUK ALIP VERMENİN KONTROLÜ
Panik atağı sırasında nefes darlığı ve boğulacakmış gibi olma vakınması görülmektedir. Bunun sonucu olarak da hasta aşırı soluk alıp vermeye başlar. Bu ise panik atağın hasta tarafından daha yoğun bir düzeyde yaşanmasına yol açar. Oysa ki solunum, istemli olarak kontrol edilebilecek bir işlevdir ve bunun yapılabilmesi halinde panik atağını kontrol altına almak mümkündür.
Aşırı soluk alıp vermeyi nasıl kontrol altına alacaksınız?
-Günün değişik zamanlarında, bir dakikada kaç kez yaptığınızı saptayınız. Bir kişi istirahat anında dakikada ortalama 10-12 kez soluk alıp vermektedir. Eğer hasta bundan daha fazla sayıda soluk alıp veriyorsa, bu sayı mutlaka azaltılmalıdır.
-Yavaş solunum tekniği (Panik atağın ilk belirtilerini farkettiğinizde)
1. İstirahat durumuna geçiniz.
2. Nefesinizi tutup, 10'a kadar sayınız.
3. 10'a geldiğiniz zaman nefes verip, kendinize "rahatla, gevşe" komutunu veriniz.
4. 3 saniye nefes alınız, ardından 3 saniye nefes veriniz ve nefes alıp yermeyi bu tempoyla sürdürünüz. Böylece dakikada 10 solunum yapmış olacaksınız. Her nefes verişte "rahatla, gevşe" komutunu tekrarlayınız.
5. Her 1 dakika sonunda, 10 saniye boyunca nefesinizi tutup, daha sonra 3'er saniyelik döngülerle solunumunuza devam ediniz.
6. Panik atağı hafif ley inceye ya da ortadan kalkıncaya kadar bu alıştırmaya devam ediniz.
Bunları yaptığınız zaman, belirtiler 1-2 dakika içinde hafifleyecek ve panik atağını yaşamayacaksınız. Yavaş solunum tekniği uygulayarak, panik ataklarınızı her zaman kontrol altına alabilirsiniz.
KAS GERGİNLİĞİNİN GİDERİLMESİ
Birçok işi daha dikkatli ve iyi yapmamıza olanak sağlayan kas gerginliği, insan kendisini bir tehlike karşısında ya da stres altında hissettiği zaman belirgin olarak artar. Bu durumda önemsiz uyaranlar bile solunum hızını artırabilir ve bir panik atağın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Panik atağı sırasında kontrolünü kaybetmekten, delirmekten ya da bayılmaktan korkan kişiler, bu korkularıyla baş edebilmek için bedenlerini aşırı derecede kasmakta ve zorlamaktadırlar. Bunu önlemek için kas gerginliği halini iyi tanımalı ve gevşemeyi öğrenmelisiniz. Gevşeme durumunda kalp atış sayısı ve solunum hızı azalır kan basıncı biraz düşer, tehlike ve stres altında aşırı miktarda salgılanan hormonlar azalır ve sakinlik hali oluşur. Hekiminizin size önereceği gevşeme alıştırmaları, tedavinizin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bunları iyi öğrenip uyguladığınız zaman: panik atağınızın üstesinden gelmede, ilaçlar dışında çok değerli bir beceri edinmiş olursunuz. Gevşeme alıştırmalarını sadece panik atağı ile başa çıkmak için değil, sizi olumsuz olarak etkileyen herhangi bir sorun karşısında da uygulayabilir ve sağlığınıza katkıda bulunabilirsiniz.
AŞAMALI ÜZERİNE GİTME ALIŞTIRMALARI
Panik atağı ile bağlantılı hale gelmiş bulunan "yalnız kalamama, sokağa çıkamama, kalabalık ortamlara girememe" gibi durum ve davranışlarla ilgili aşamalı alıştırmalar yapmak ve panik belirtileri azalmcaya kadar o oltamda kalmak, yani alıştırmaları tekrarlamak temeline dayanır.
Bunun için, panik atağı yaşama olasılığı bulunduğunu düşündüğünüz tüm durumların bir listesini yapınız. Daha sonra bunları, kaçınma davranışınızın derecesine göre hafiften şiddetliye doğru sıralayınız. Daha sonra listedeki sıraya göre en az sıkıntı oluşturanından en çok sıkıntı oluşturanına doğru, bu durumlarla yüzleşmeye başlayınız. Her durumun içinde bunun sıkıntı yaratma özelliği kayboluncaya kadar tekrar tekrar kalarak alıştırma yapmaya çalışınız. Temel amaç, gitgide ilerlemek ve her alıştırmada bir önceki rekorunuzu kırmaktır.
Unutmayınız! Panik atağı yanınızda çok sayıda insan varken de ortaya çıkabilir, yalnızken de... Sokakta da panik atağı geçirebilirsiniz, evde de... Dağ başında da panik atağı geçirebilirsiniz, en modern bir sağlık merkezinin göbeğinde de...
BİLİŞSEL TEDAVİ
Mantıklı Düşünme: Panik Bozukluğu tanılı hastalar, hastalıklarıyla ilgili belirtileri yanlış bir biçimde yorumlamak eğilimindedirler. Bilişsel tedavi; panik atağı öncesinde, sırasında ve sonrasında akıldan geçen ve panik atağı ile ilişkilendirilen bu yanlış yorum ve varsayımların, mantıklı düşünülerek düzeltilmesi temeline dayanır. Bu konuda özellikle bilinmesi gerekenler yani hastalık hakkında doğru bilgiler şunlardır:
1. Panik Bozukluğu, bir KALP HASTALIĞI DEĞİLDİR.
2. Panik Bozukluğu, ÖLÜME YOL AÇAN BİR HASTALIK DEĞİLDİR.
3. Panik Bozukluğu, bir AKIL HASTALIĞI DEĞİLDİR, akıl hastalığına da dönüşmez.
4. Panik atağı sırasında insanların öldüklerine, delirdiklerine ya da kontrol dışı davranışlarda bulunduklarına ilişkin hiçbir tıbbî bilgi yoktur. Bu nedenle atak sırasında; bunun ölümcül olmadığını, delirmeye yol açmayacağını, kontrol dışı davranışların ortaya çıkmayacağını, bunların sadece duygusal sınırda kalacağını ve atağınızın eninde sonunda geçeceğini kuvvetle düşünmelisiniz.
5. Panik atağı, kişiyi hem bedensel hem de duygusal yönden aşırı derecede zorlayan bir yaşantıdır. Bu nedenle hastalığınızdan utanmayınız ve başkalarının yanında küçük düşeceğinizi düşünmeyiniz. Bu atağı ancak yaşayan bilir.
6. Panik atağı sırasında görülen nefes alamıyormuş ve boğulacakmış gibi olma durumu, kişiyi çok zorlar. Buna önlem olarak hasta aşırı derecede soluk alıp vermeye başlar. Bu ise, panik atağı sırasında ortaya çıkan belirtilerin en önemli sebebidir. Bu nedenle aşırı soluk alıp vermenin kontrol altına alınması, panik atağınızla başa çıkmada çok değer taşımaktadır.
7. Atak geçirme kaygısıyla yalnız kalamama, tek başına sokağa çıkamama, kalabalık yerlere
girememe gibi davranışların gelişmesine izin vermeyiniz. Bu konudaki temel davranışınız; hastalıktan önce neleri yapabilmekteyseniz, onları yapmayı sürdürmek olmalıdır.
8. İlaç tedavisi panik ataklarını kontrol altına almakta oldukça etkilidir. Böylece atakların sayısı, süresi ve şiddetinde belirgin bir azalma elde edilir. Ancak sadece ilaçlarla iyileşemezsiniz. İlaçlar kadar ya da daha çok hekiminizin size vereceği bilgiler ve önereceği gevşeme ve üzerine gitme alıştırmaları, hastalığınızla başa çıkmada size yardımcı olacaktır.
9. Panik atağı yineleyici doğadadır ve herhangi bir zaman veya mekanda aniden ortaya çıkabilir. Bu nedenle tedavi sürerken ve durumunuz iyi gidiyorken bile atak yaşayabilirsiniz. Bu durum, iyi tedavi edilmediğiniz anlamına gelmez. Hastalığınızın hal ve gidişi böyledir.
10. İlk ataktaki etkilenme dereceniz ile daha sonraki ataklardaki etkilenme dereceniz aynı olmamalıdır; yani daha dçneyimli, daha pişkin ve nöbetin önünde sonunda geçeceğini bilen bir tavır geliştirmelisiniz.
11. Atak başladığında belirtilerin en yoğun yaşandığı süre 10 dakikadır. Herhangi bir sağlık kurumunun acil servisine ulaşıncaya kadar atağınızın hükmü geçer. Bu açıdan hekime ya da hastaneye yakın olmanızın bir anlamı yoktur. Aksine hastalığınızla savaşabilmek için buralardan uzak durmalısınız. Aynı nedenle, çok gerekmedikçe hastaneye yatırılmanız da gerekmez.
12. Atak geçirme kaygısıyla, bağımlılık yapan ilaçların aşırı ve de gereksiz kullanımından kaçınınız. Özellikle alkolden uzak durunuz.
Aşırı miktarda alkol alımının ardından, panik atağı geçirme olasılığınız yüksektir. Alkol, bazı hastalarda panik ataklarını hafifletebilir hatta ortadan kaldırabilirse de, bu durum sizi bir kısır döngü içine sokar ve önünde sonunda alkol bağımlılığına götürür. Alkol dışında esrar, kokain, uyarıcı ilaçlar ve diğer bazı maddeler de panik ataklarına yol açabilmektedir.
1 Ölmek üzereyim 2 Kalp krizi geçiriyorum 3 Aklımı yitirmek üzereyim 4 Kendimden geçmek üzereyim 5 Tıkanmadan öleceğim 6 Nefes almam mümkün olmayacak 7 İnme inecek, felç olabilirim 8 Kontrolümü kaybediyorum 9 Tansiyonum çok yükseldi ve beyin kanaması geçirmek üzereyim 10 Burada düşüp bayılırsam (mesela yolda) ne yaparım ? 11 Gittiğim yerde yakın Hastane var mı? 12 Yola yalnız Çıkmamalıyım yine fenalaşabilirim" Tabi ki bunların hiç biri gerçekleşmiyor yani olucak gibi oluyor ama sonuç olarak korktuğumuz olay gerçekleşmiyor sanki o durumun simülasyonunu yaşamak gibi bir durum , Ben Bizzat yaşadım 1,4,7,8,özellikle 9, 10, 11,12 "
2007 - 2024 © Tüm hakları saklıdır.. gizlilik politikası | feragatname